Koş yoksa donarsın! Gecenin parolası buydu. Buz gibi hava, futbolcuları kendi standartlarının üzerinde koşmaya zorladı. "Kimse yerinde duramadı" desek abartmış olmayız. İkili mücadeleler kora kor olurken hücum bölgesinde çoğalmak isteyen takım arkasında açık verdi. İstanbul BŞB orta alanda Beşiktaş'ın topu iyi kullanmasına izin vermezken, İskender, Erman gibi 'pırpır' oyuncularıyla savunmanın arkasına sarkmaya çalıştı. Tatlı sert oynadılar. Robert Kus, Tijikuzu, Adriano, Cesario ve Barbosa, ikili mücadelelerde son derece etkiliydi. Buna karşılık Beşiktaş, ortada Ernst ve gerilere kadar gelen Nobre'nin direnciyle ayakta kalırken, kanat bindirmeleriyle sonuca gitmeyi hedefledi. Rakibi az adamla yakaladıklarında gol pozisyonu da buldular. Tello'nun krıtik anlarda pas tercihini yanlış kullanması ve Delgado ile Bobo'nun yavan futbolları Beşiktaş'ın ilk yarıda etkili olmasına izin vermedi.
Seyretmekle yetindi İkinci yarıya Kartal çok daha iştahlı başladı. Konuk ekip ise her fırsatta zaman çalarak Beşiktaş'ın hızını kesmeyi hedefledi. Yere yatan kalkmadı. Her aut atışında çimleri tek tek düzelten (!) ve dolayısıyla bu konuda en sabıkalı oyuncu olan kaleci Hasagiç'in yine çimleri düzeltme bahanesiyle zaman çalarken sakatlanması kaderin cilvesi gibiydi. İlginçtir Özkahya bu zaman hırsızlığını sadece seyretmekle yetindi. Baskılı futbola rağmen beklenen gol gelmeyince Denizli, Delgado'nun yerine Holosko'yu sahaya sürdü. Bu değişiklikle neredeyse tüm hücum silahlarını sahaya sürmüş olan Kartal, gol için daha fazla yüklendi. Beşiktaş gol için her yolu deniyor, 'kartallar' gibi saldırıyor ve amacına ulaşamayınca daha da hırslanıyordu. Nobre'nin müthiş kafasıyla ağları bulan top ofsayt bayrağına takılınca moraller bozuldu ama baskı aynen sürdü. Sonunda Toraman sağ kanattan müthiş bir deparla bindirdi ve Tello'nun golü geldi. Ardından müthiş bir heyecan fırtınası yaşandı. Önce İstanbul BŞB beraberliği sağladı ardından Gökhan Zan tekrar Kartal'ı öne geçirdi. Müthiş bir geceydi. İyi futbol içimizi ısıttı.