Mustafa Denizli'nin, çarpıcı ve iddialı konuşmalarından biri olan şu sözleri hâlâ belleklerde: "Benim adım Mustafa Denizli ise hedefe nasıl gidildiğini ikinci yarı başladıktan 10 hafta sonra herkes görecek." Kurt hoca, bu iddialı sözleri söylerken kuşkusuz öncelikle bilgi dağarcığı ve deneyimlerine güveniyordu. Denizli, bu söylemini vurgularken, Fenerbahçe maçında Cisse'nin, Ankaraspor karşısında Sivok'un, Galatasaray derbisinde Delgado'nun, Gaziantepspor'la kupa kapışmasında Gökhan Zan'ın, kırmızı kartlar görerek, bu zorlu yarışta takıma ve kendisine ihanet ettiklerini içine gömüyordu. Dahası ve önemlisi Beşiktaş, puanlar yitirdiği maçlarda çabuk ve tempolu oyununu, topu topu 15-20 dakika oynayabiliyor, hedefi şampiyonluk olan bir ekip havası vermiyordu! Bu görüntüsü zayıf rakiplere bile cesaret, geniş alanlar ve gol şansları veriyordu. Mücadelenin olduğu bölgede, özellikle de orta alan ve hücumda futbolcular çoğalamıyor, bunun da nedeni bölgeler ve futbolcular arasındaki mesafenin çok olmasıydı! Savunmada hatalar yapmanın en büyük nedeni orta alandaki dirençsizlikti. Son dakika transferi Alman ön libero Fabian Ernst orta alana dinamizm kazandıracak kalitededir.
Sihirli değnek değmiş Üç Antalyaspor maçında sanki sihirli değnek değmiş farklı bir Beşiktaş izledik. Ayağa pas, rakibe pres, alan daraltma, adam eksiltme (özellikle Bobo), takım oyunundan örnekler vardı. En dikkat çekeni ise Delgado'nun yapamadığı "oyun kuruculuğu"yla keyif veren Yusuf'un, takıma giderek ısındığı ve Tello'nun, Beşiktaş'ı zirve yarışında rakiplerine bir adım daha yaklaştıran jeneriklik muhteşem golüydü. Güzellikler sekteye uğramaz, orta sahayı toparlayacağı kesin olan Ernst'in uyumu uzun sürmez veee.. Bobo, Nobre ile birlikte oynatılırsa Beşiktaş, önündeki dört maçlık avantajı lehine kullanır, Denizli'nin şampiyonluk iddiasını gerçekleştirir.