Şampiyonluk mücadelesinde önem taşıyan maç, müthiş başladı. İki takım da kafasına kazanmayı koyduğu için risk, pozisyon ve tempo ilk yarıda tavan yaptı. Bir futbolsever olarak futbolun böylesini, özellikle Fenerbahçe adına özlemiştik. Bu fotoğrafın ortaya çıkmasında, Ersun Yanal'ın oyun anlayışı ve Fenerbahçe maçlarına farklı bir şekilde konsantre olmasının payı büyüktü. Tabii bir diğer pay sahibi de futbolcuların oynama arzusuydu. Fenerbahçe'nin özellikle ilk yarıda dilediği golü bulamamasında ve rakibe gereğinden fazla pozisyon vermesinde Deivid, Alex ve Emre'nin, Selçuk ve Carlos kadar oyuna ağırlıklarını koymamasıydı. Ama bir diğer faktör de Bünyamin Gezer'in 44'te Carlos'a yapılan bariz faulü ve Serkan'ın önüne geleni ince ince hırpalamasını es geçmesiydi.
Alex gününde olmayınca Şu gerçeği itiraf edelim: Alex'in yokluğu kadar, kapasitesine ulaşamaması da A'dan Z'ye Fenerbahçe'yi etkiliyor. Dün ne yazık ki gününde değildi kaptan. Dolayısıyla orta sahada koskoca bir dirençsizlik oluştu. Bu da özellikle ikinci yarıda Trabzonspor'un hakimiyetini ilan etmesine yol açtı. Değim yerindeyse, maçın son dakikaları hariç bordo-mavililer ikinci yarıda çöplükteki horoz gibiydi. Doğrusunu isterseniz Aragones'in takımının ikinci yarıdaki halini uzunca süre seyretmesini yadırgadım. Güiza esir alınmış askere dönüşmüşken, koşuşturmaktan bitap düşmüşken Semih tam 82 dakika kenarda oturdu. Tabii söylemeye gerek yok ki bu fotoğrafın anlamı şuydu. Aragones kenarda uyurken, Fenerbahçe ikinci yarıda sahadan firar etti. Dolayısıyla çok önemli iki puan kaybına rağmen ikinci yarıdaki performansını göz önüne alırsak, "Fenerbahçe 1 puan kazandı" diyebiliriz. Özetin özeti ise şu: Hâlâ çok eksiği var Fenerbahçe'nin...