Aragones'in istediği süre doldu. Türkiye'yi, ligimizi, futbolcuları tanıyor artık. Fenerbahçe'nin tek hedefinin şampiyonluk olduğunu da öğrendi. Sakatlık sorunu kalmadı. Futbolcular hocanın ne istediğini, hoca futbolcularının ne yapabileceğini öğrenecek süreci tamamladılar. O halde yarın akşamki maça mazeretsiz çıkacak demektir Fenerbahçe. Hem de Avrupa devlerinin elinin boş ayrıldığı Şükrü Saracoğlu'na. Biliyorum, futbol her türlü sonuca gebedir ve olası puan kaybı da dünyanın sonu değildir. Ancak tüm kredisini ilk yarıda bitirmiş olarak başlıyor ikinci yarıya sarı-lacivertliler. Üstelik ligin son maçını deplasmanda oynayacağı şampiyonluktaki en büyük rakiplerinden biri olan Trabzonspor ile karşılaşacak. Yani üç puan hayati önem taşıyor neredeyse.
Ersun Yanal faktörü Kaldı ki bordo-mavililer öyle ahım şahım da oynayamıyor. Ve oynadığı futbolla kıyaslanamayacak derecede puan toplamış, derbilerde başarısız olmuş bir rakiple oynayacak Fenerbahçe. Açıkçası Fenerbahçe'nin tek dezavantajı Ersun Yanal faktörüdür. Gerçekler böyle ama devre arasında hazırlık maçı yapmadan sadece üç kupa karşılaşması oynayarak ikinci yarıya hazırlanmış bir Fenerbahçe var karşımızda. Hiç gol yemeden tamamladığı bu üç maçın birini ikinci lig temsilcisi Tokatspor'la, diğerini teknik heyet değişikliği yaşamış Bursaspor'la, üçüncüsünü ise 64 dakika bir kişi eksik oynayan ve kupadaki iddiasını kaybetmiş olarak sahaya çıkan Eskişehirspor ile oynadı. Üstelik üç rakip de sahaya kazanmak için çıkmıştı. Yani ofansif düşünceyi öne çıkararak geniş alanlar bırakmışlardı. Dolayısıyla o karşılaşmalar, Fenerbahçe'nin performansı özellikle takım savunması adına ölçü olamaz. İşte bütün bunlardan ötürü de Aragones'in takımı futbolcuların hocalarını ne kadar tanıyıp tanımadığını ve Fenerbahçe'nin ikinci yarıya hazır olup olmadığının ölçüsü yarın akşamki Trabzonspor maçı olacaktır.