Sezonun ilk gününden bugüne kadar yazdıklarımı maç başlamadan önce şöyle bir gözden geçirdim. Hiç iyi bir şey yazmadığım Fenerbahçe için bugün de iyi şeyler yazmayacağım. Gönül böyle istemese de izlediğimiz futbol böyle gerektiriyor. Maçın 10. dakikasında eve gelen misafirlerle önceden maçı izleriz diye konuşmuştuk. Fakat hoş geldiniz beş gittiniz bayramda ne ettiniz derken arkadaşım sordu maç başlamadı mı? Dedim ne maçı? Dedi Fener maçı. Baktık ki o sırada televizyon açık ve maç oynanmakta. Ama Fener nerede? Bu hangi lig? Bu takımlar nerenin takımları? Bir de baktık ki 34. dakikada bir gol çığlığı! Ya kardeşim bu nasıl gol? O kaleci nasıl bir kaleci, kucağına gelen topu tutmuyor. O hakem nasıl bir hakem? Voleybolda blok dediğimiz bu değil mi? Yani anlayacağınız futbol hariç hemen hemen her şey var. Bizi önce bir uyutup sonra şaşırtıyorlar. F.Bahçe ilk yarıda 2-0 öne geçmiş ama hâlâ istenen futboldan eser yok. Belki de maçta bizi en çok şaşırtan Güiza'nın Deivid'e pası, onun dışında Deivid de yok. Yani sıkıldıkça sıkılıyoruz. İkinci yarı başladığında bir ümit oturuyoruz televizyonun karşısına. Hani maç Konya'da ya ne olursa olsun izleyelim diyoruz Mevlana misali. Ama bakıyoruz işler daha da kötü, top hep bizim kalede. Bu Fener'den bir şey olmaz. Allah'tan ligin ilk yarısının sonu geldi. Yoksa çekilir gibi değil.
Rakipler de kalitesiz Şimdi ikinci devre başlayana kadar en sevdiğimiz geyik başlayacak. Gazetelerde her gün yeni bir manşet; Fener onu aldı, Fener bunu sattı. Şu geliyor, bu gidiyor. Ama nafile! Ligin başında yapılması gerekenler, bir başkanın şahsi kaprisleri yüzünden yapılmadığı için ya bu sezonu komple kaybedecek ya da bu devre arasında 3 liraya alacağı futbolcuları 10 liraya alacak. Hem başkan, hem de Fenerbahçeliler dua etmeli ki bu sezon oynanan hiçbir maç dün akşamkinden daha kaliteli değildi. Bu yüzden şampiyonluk yarışındaki diğer takımlar Fenerbahçe'den daha iyi durumda değil. Umarım ligin ikinci yarısında her şey düzelir.