Dün akşam Fenerbahçe ligin en hızlı, gol atma arzusu en fazla olan, büyük takımlardan korkup da geriye çekilmeyi seçmeyen, belki de bu ligin en tecrübeli forvetine sahip Eskişehirspor'a konuk oldu. Maçın gollü geçeceği daha ilk dakikalarda belli oldu. F.Bahçe'nin oyunda ilk 20 dakikasına bakınca sanki diğer maçlardan insanın gözüne daha farklıymış gibi geliyor. Ama işin aslı F.Bahçe'nin iyi futbol oynadığı değil Eskişehirspor'un oyun sisteminde geriye çekilmek yerine hücumu düşünen bir futbol anlayışı olması nedeniyle sarı-lacivertlileri orta sahada top yapıyor gibi görünüyordu. Fenerbahçe'nin bütün hastalıkları tek tek ortaya çıkınca skor belirlendi. Her zamanki gibi Volkan, Roberto Carlos, Selçuk takımın en belirgin hatalarını yapan futbolculardı. Maçın büyük bir çoğunluğunu 10 kişi oynayan bir takıma karşı hiçbir stratejik değişiklik yapmayan Luis Aragones'i de anlamak artık mümkün değil. "Sakatlar iyileşti" diye seviniyorduk ama onlar bu sefer de yedek klübesine takılmışlardı. Takımda ki en büyük değişiklik Maldonado'nun saç kesimiydi.
Ben de harcardım! Bir de 30 milyon euro verdiğimiz golcümüzün yakaladığı bütün pozisyonları bozuk para gibi harcamasıydı. O kadar parayı bana da verseler bende harcardım! Bu nedenle Güiza'nın kaçırdıkları konusunda fazla söze gerek yok. Kameralar sık sık Aziz Yıldırım'ı ekrana getiriyorlardı. Yıldırım'ın yüzündeki umutsuz ifadeyi galiba ligin ilk yarısı bitene kadar göreceğiz. Ondan sonrası Allah Kerim! Dünün hakemine gelince... 10 üzerinden 3 alır ama bu sefer hataları Fenerbahçe'nin aleyhine değil lehineydi. Hakem Eskisehirspor'un buz gibi golünü vermedi. Haftaya Fenerbahçe'yi kim kurtarır?