Öncelikle tüm futbolseverlerin kurban bayramını içtenlikle kutlarım. İki takım düşünün, yenen UEFA Kupası'na, yenilen evine gidecek. Bu iki takımdan birisi için sıradan bir UEFA Kupası, diğeri için çok önemli bir kupa bu... Çünkü bu kupanın finali Şükrü Saracoğlu Stadı'nda... Bir camia düşünün, bir başkan düşünün kimsenin başaramadığını başarıp, ne devletten destek ne de yurtdışından yatırımcı olmaksızın, Avrupa'nın en iyi statlarından birini yapmış. Futbolun liderleri de bu stadı bir UEFA kupası finali ile de taçlandırmış. Ama bunu anlamayan sanırım sadece futbolcular. Biliyoruz ki çok soğuk, buzlu bir zemin, rakip sert futbol oynuyor: Yani kısacası işimiz zor ama kardeşim sen orda bir ateş parçası olmazsan, bastığın yerde buzu eritmezsen UEFA Kupası'nı nasıl alırsın? Milyonlarca Fenerbahçeli'nin böyle bir finali yaşama zevkini elinden nasıl alırsın? Bu kadar isteksiz, bu kadar hevessiz, bu kadar arzusuz nasıl oynarsın? Hele kaleci Volkan. Yani artık sana söylenecek bir şey yok! Bence Volkan'ı 3 metrelik bir iple kaleye bağlamalı. Başka türlü ileri çıkması engellenemeyecek.
Daha fazlası olmaz Tabii ki 20. dakikada yenilen böyle bir golden sonra bu takımında yapabileceği pek bir şey yok. Sahadaki Brezilyalı futbolcuların içimizi ısıtacağını beklerken onların ayakları buz tuttu. Aslında pozisyona da girmedik değil. Özellikle Gökhan'ın içeri girişleri çok tehlikeli olabilirdi; kendisi vurmayı deneyeceğine pas vermeyi becerebilseydi. Bir de Daniel Güiza var; o da bal yapmayan arı. 64'te Alex'in oyundan alınması bence maçın en güzel hareketiydi. Ardından dakika 72'de çift forvet oynamaya başlayan Fenerbahçe'deki çarpıklık çok net gözüktü. İki forvet düşünün biri 15 milyon euro diğeri 700 bin euro. İşte ruhları donmuş futbolcularla ancak buraya kadar gidilir. Bundan daha fazlasını beklemek hata olur.