Dün akşam 60. dakikaya kadar herkesin uykusunu getiren bir maç izledik. Zaten futbolcular sahaya çıkarken maçın böyle geçeceği belli oluyordu. Yine muhteşem ikili yan yanaydı. Selçuk-Josico zaten biri olmasa diğeri bizlere yetiyor ama hocamız "Yetmez ikisi de olsun" istiyor. Bir de bunlara ileri çıkmayı beceremeyen Vederson ile Kazım da eklenince ilk yarı pozisyona dahi girilmiyor. Aslında Denizli'nin hocası Ümit Kayıhan'ın maç öncesi yaptığı konuşmada "Biz bu maçta öyle kafayı duvara carpmayacağız" demesi, iki hocanın da bir puana razı olduğunu göteriyordu. Nerdeyse hiç pozisyonsuz koca bir 45 dakika geçiyordu. Aslında bu deplasman maçlarında kafayı duvara vurması gereken Fenerbahçe değil mi kazanmaktan başka seçeneği olmayan... Ama ne oyun düzeninde ne de futbolcuların içinde böyle bir istek var. Özellikle Alex bu maçlarda hiç yok. Artık hiçbir arzusu kalmamış, hem Fenerbahçe'nin hızını kesiyor hem de savunmada bir kişi eksik bırakıyor. Yani anlayacağınız gibi ince ince bizleri uyutuyor.
Bunu nasıl görmezsiniz 65. dakikada oyuncu değişikleri yapılınca biraz uyandık. Tabii solda Deivid. Nasıl oluyor anlamıyorum. Bir bakıyorsun 40 metreden Emre bir gol atmış. Eeee ne yapacaksın? Al Önder'i oyuna dön savunmaya, kazan. Bir de maçta gol olan pozisyonu vermeyen hakemler. Ya kardeşim, bir metre içeri düşen topu nasıl görmezler. Hadi yan hakem görmedi, hiçbiriniz de görmediniz mi? Ya kaleci arkadasım sen onun içeri düstüğünü görüyorsun. Beş dakika delikanlı ol deki "Gol bu." Ne olur bu güzel gol heba olmasın, sen de gönüllerde taht kur. Ama olmaz içimizde var ya. Neyse yine de Fenerbahçe üç puanı kurtardı. Şimdi devreye kadar bu yarı mayhoş tadı götürmek lazım. Operasyonlardan sona Fenerbahçe'nin yeni hali belli olacaktır.