Fenerbahçe takımı bir gün dinlenmenin ve bilenmenin karşılığını aldı. Kadıköy'de rakibine oynatmama üzerine kurguladığı futboluyla özellikle ikinci yarı Galatasaray'ı kendi sahasına sokmadı. Skibbe kazanan takımı bozmayarak sahaya sürdü. Maç öncesi dengeler Galatasaray'dan yana görünüyordu. Fenerbahçe çok uzun zaman sonra kendi evinde kontratak taktiğiyle sahaya çıktı. Hem kendi durumunu hem rakibinin gücünü biliyordu ama erken gol Galatasaray'ı bozdu. Lincoln ile daha maçın ilk dakikasında bulunan gol, takımın ileriye çıkıp gerçek kimliğiyle oynamak yerine geri çekilmesine neden oldu. Hemen ardından gelen beraberlik golü sarı kırmızılı takımın balansını bozdu. Kağıt üzerindeki dengeleri bozan en önemli unsur Deivid oldu. Bunca zamandır oynamayan bir futbolcunun yüksek gerilimli bir derbide en azından ilk yarıda sergilediği futbol ve mücadele her tür takdire değer. Galatasaray cephesinde ise Benfica maçında çok iyi işleyen Ümit Karan formülü bu maçta tutmadı.
Pozisyon üretemedi Gerçekten yüksek tempolu, hızlı, seyir zevki yüksek, bol pozisyonlu bir ilk yarı oldu. Baros ve Ümit'in ikisinin birden oyundan alınması takımın bütün hücum gücünü düşürdü. Skibbe, orta sahada takımının baskı altında kalmasını seyrederek maçı rakibine hediye etti. Fenerbahçe üçüncü golü atınca bu moralle maçı rölantide götürdü. Güiza ve Semih'in çıkmasıyla forvetsiz kalan rakibine karşı Galatasaray takımının gol pozisyonu üretememesi inanılır gibi değildi. Galatasaray takımı ya fazla motive oluyor ya da Saracoğlu atmosferi ayaklarını titretiyor. Korkunun ecele faydası olmadığı skor tabelasında yazılı.