Bu takım için yazı yazmak gittikçe zorlaşıyor. İstanbul havası gibi Sabah yağmur yağıyor, öğlen güneş açıyor, akşam fırtına çıkıyor. Galatasaray da aynen böyle değişimler gösteren bir takım. Gaziantep maçında kendi evinde topu rakibine teslim eden sarı kırmızılı takım, bu kez Benfica karşısında bunun tam tersi bir görüntü çizdi. Pres yaptı pres... Uzun zamandır görmediğimiz kadar sıkı pres yapan bir takım vardı sahada. Kewell'ın sakatlığı ve Ümit'in oyuna katılışı bu pres gücünün en önemli nedeniydi. Kaptan savunmayı en uçtan başlatarak takımını rahatlatan oyuncu oldu. Ona Arda ve her daim pres ustası Ayhan eşlik edince Benfica takımı doğru dürüst oyun kuramadı. Üstelik, Ayhan ve Arda'nın önderliğinde ayağa pastan harika örnekler verdiler. Dört gün önce top görmeyen takım gitmiş, özgüveni yüksek, ne yaptığını bilen, kora kor mücadele eden bir takım gelmişti. Dedim ya, bu takım için yazı yazmak zorlaşıyor. Ama keşke tüm zorluğumuz dün geceki gibi olsaydı. Savunmaya gömülmeyen oynayabilen, "dengeli hücum futbolu" ortaya koyabilen bir takım görüntüsü sahadaydı. Skibbe'ye çok sert eleştirilerde bulundum, yine bulunurum. Ama dün gece elindeki kadro içinden olabilecek en dengeli takımı çıkartarak başarılı bir liderlik sergiledi.
Özgüven kazandı Sağ çizgide Baros tercihi ilginçti ama Çek oyuncu fizik gücü ve mücadele kapasitesi ile orada sırıtmadı. Emre Aşık özel bir paragrafı hak ediyor. Gol attığı için değil, savunmada muhteşem işler yaptığı için. Hele Arda, bir oyuncunun hem hücum hem savunmayı nasıl oynayabileceğini herkese gösterdiği için. Lincoln de öyle, koştuğu ve mücadele ettiğinde ne büyük bir gücü olduğunu ortaya koydu. Avrupa'da uzun zaman sonra kaybolan özgüvenin yeniden ortaya çıktığı bir maçtı. Ne yaptığını bilen, hücumu ve savunmayı dengeli yapan, rakibinden çekinmeden futbolunu oynayan Galatasaray'ı özlemişiz. Hoş geldin Avrupa fatihi...