Beşiktaş'ın bu maçta öpüp başına koyabileceği tek sonuç ancak beraberlik olabilirdi. Çünkü oynadığı futbolla kazanması mümkün değildi. Bitime dakikalar kala yediğe golden sonra ise ne karşılık verebilecek gücü kalmıştı, ne de vakit vardı. Aslına bakarsanız Kayserispor'un da öyle ahım şahım futbol oynadığı söylenemez. Golü büyük şansla buldular. O şans onlara maç içinde tek bir hata yapan Sivok sayesinde geldi. Sivok'un kaleye yakın yerde kaptırdığı top, Kayserispor için bir nimet oldu. Beşiktaş'ın sezon başından bu yana kötü oynadığı maçlar vardı. Ancak bundan kötüsü yoktu.
Teknik adamlık faciasıydı Delgado ilk yarıda birkaç iyi top kullandı. Onun dışında her dakika oyundan düştü. Cisse zaten savaşmayı sevmeyen, kısa yan paslarla oynamaktan öteye fazla becerisi olmayan bir oyuncu. Orta alanın sağ tarafında bir Serdar Kurtuluş var. Daha delikanlılık çağında olan bu oyuncu 35'lik yaşlı bir futbolcu gibi oynuyor. Aldığı topların 10'da 9'unu rakibe teslim ediyor. Beşiktaş'ın onunla sağ taraftan bindirme yapması deveye hendek atlatmak kadar zor. Sol taraftaki İbrahim'in savaşçılığı 10 üzerinden 10. Yaptığı tek bir orta ise yok. Oyunda kaldığı süre içinde Nobre en azından sahaya kalbini koydu. Holosko ise tanınmayacak durumda. Feci şekilde kötü oynuyor. Üçlü defans aslında Kayserili golcülere o şans golü dışında fazla göz açtırmadı. Ama bu sistem bir yerde çökecekti ve adres Kayseri oldu. Mustafa Denizli'ye gelince... Doğrusu onun kariyerindeki bir teknik adama oyuncu değişikliklerini yakıştıramadım. Bu takımda Tello kötü oynasa bile asla oyundan alınmaz. Alınsa bile en son oyuncu o olur. Holosko'yu çıkartıp Bobo'yu oyuna almak varken Tello'yu kulübeye çekmek bir teknik adamlık faciasıydı. Çünkü dün Beşiktaş tesadüfen bir gol atsa bunu ölü ve diri toplardaki ustalığıyla ancak Tello başarabilirdi. O çıktıktan sonra Beşiktaş'ta artık gol atacak tek bir silah kalmamıştı. Beşiktaş yenilmezliği, yenilgiyi hak ederek kaybetti.