Maçın ilk yarısının her onbeş dakikasında bir kendi kendime şöyle bir soru sordum: "Eğer Beşiktaş sezon sonuna kadar bu onbir ile sahaya çıksa sonuç ne olur?" Her çeyrek dakikada verdiğim yanıt aynen şöyleydi: "Beşiktaş kupada çeyrek finalden öteye geçemez, ligde de UEFA biletini bile cebine koyamaz." İlk yarıdaki Beşiktaş bir felaketti. Delgado, Tello, Nobre hatta en azından iyi top yapan Cisse olmayınca Beşiktaş dökülüyordu. Çünkü oyunu yönlendirecek tek bir oyuncu yoktu. Düşünebiliyor musunuz, bu kadro, zayıf Antalyaspor karşısında koskoca 45 dakika tek bir pozisyon bulamadığı gibi ilk şutu 26. dakikada Ali Tandoğan ile atabildi. İkinci yarı yine bu 11 ile başlasa kesinlikle hiçbir şey değişmeyecekti. Mustafa Denizli elbette bunun farkındaydı ve Uğur ile Ali Tandoğan'ı çıkarıp Tello ve Cisse'yi sahaya sürdü.
Tello muhteşem vurdu Bu değişikliklerle birlikte artık çıraklar ortadan kalkmış, devreye ustalar girmişti. Önce Cisse sahneye çıktı, perdeyi açtı ardından ilk yarıda hiç görünmeyen Holosko müthiş bir gol attı, hemen sonrasında da Tello anılardan kolay kolay silinmeyecek muhteşem bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Her şey 5 dakika gibi çok kısa bir süre içinde olup bitmişti. Sadece goller yoktu. Artık pozisyon da vardı, futbol da... Çünkü ilk yarıda sahada dolaşan Bobo ustaların oyunda olmasıyla pozisyona giriyor, Holosko gerçek kapasitesine yaklaşmaya başlıyordu. Demek ki Beşiktaş'ta 'olmazsa olmaz' oyuncular var. Rakip Antalyaspor olduğu için en gerekli adam Delgado, en azından maçın ikinci yarısında aranmadı. İlk yarıdaki üçüncü sınıf Beşiktaş'ı seyretmek bir işkenceydi. Ustaların sahne aldığı ikinci yarıda ise futbol keyfi doruğa çıktı. Futbol çırakların değil, ustaların işidir!