Şükrü Saracoğlu'nun düğün gününü andıran o eski halinden eser yoktu maç başladığında. Tribünlerin bu haline denk düşen bir görüntüyle maça başladı Fenerbahçe. Ama zorlandığı dakikalarda 1-0 öne geçti. Alex, Güiza, Semih, Gökhan ve özellikle Uğur'un görüntüye isyan eden oyunlarının ürünüydü sanki bu erken gol. Ancak öne geçtiği halde daha tedirgin olan taraf ev sahibiydi. Dahası geriye düştüğü halde korkmadan rakip kaleye giden taraf da çoğunlukla konuk ekipti. Deyim yerindeyse Bursa Atatürk Stadı'nda ve sıradan bir rakiple oynar gibi davrandı Bursaspor ilk yarıda. Bu görüntünün birden fazla nedeni vardı. En önemli nedenlerden birisi ilk yarının sonunda Fenerbahçe'nin net bir penaltısını vermeyen, her fırsatta takdir haklarını konuk ekip lehine kullanan hakem Tolga Özkalfa'ydı. Bir diğer neden de tribünlerin, takıma destek vermek yerine sadece hakemi ıslıklamasaydı.
Keyif aldılar, verdiler Gerçeği söylemek gerekirse, Fenerbahçe taraftarı her fırsatta ıslıklasa, Aragones her defansında makaslasa da olup bitene en çok isyan eden Uğur, durumu 2-0 yapınca bir başka görüntü ortaya çıktı. Sarı-lacivertli futbolcular bu dakikadan sonra keyif aldı, keyif verdi, üst üste goller buldu. Adeta yağan yağmurla yarıştı sarı-lacivertliler ikinci yarı boyunca. Tamam... Çok sorunu ve eksiği var Kanarya'nın. Ama böyle kritik bir dönemde böyle güçlü bir rakip karşısında, böyle kötü bir hakeme rağmen ikinci yarının tamamında güzel futbol oynayarak üç puan almak önemli bir karakterdir. Dolayısıyla yağmurla yarışan ve böylesine negatif bir süreçte kişilik savaşı veren Fenerbahçeli futbolcuların mücadelesine saygı duyuyorum.