Aslına bakarsanız ilk sinyalleri Daum zamanında San Siro'da Milan'la yapılan maçta ortaya çıkmıştı. Çünkü belli bir karakter kazanmıştı Fenerbahçe Daum'la... Tamam şiir gibi değildi futbolu. Ancak bitiş düdüğüne dek maçın bırakmıyor, mağlubiyeti kabullenmiyor. Saha ve rakip gözetmeksizin mücadele ediyordu. Zaten dünya devlerinin de aralarında bulunduğu takımların Şükrü Saracoğlu'nda en fazla beraberlik elde ederek ayrılma dönemi de Daum'la başlamıştı. İlk 8 haftası hariç Zico da Daum'la yerleşik hale gelen değerlere saygı duyunca karakterini korudu Fenerbahçe... Bu da istikrarın sadece kişilerle değil aksine mantelitedeki süreklilikle gelebileceğini anlatıyor. Çok kişinin aksine Aziz Yıldırım misyonunun bittiğine inanmıyorum. Hâlâ Fenerbahçe'ye ve Türk futboluna sunabileceği hizmetler var. Yeter ki bu tür dönemlerde hisleriyle değil aklı selimle hareket etsin. Gerçek şu; Fenerbahçe artık kapasite ve kalitesini inkâr ediyor. Futbolcular kendilerine, arkadaşlarına güvenmiyor. Teknik heyetle gönül bağı sorunu yaşıyor. Öne geçtiği maçlarda dahi mağlup oluyor. Uyumsuzluğu ve dirençsizliği ile rakibi cesaretlendiriyor Şükrü Saracoğlu'nu korkulur olmaktan hızla çıkarıyor. Abarttığımı sanmayın ama Aragones'li Fenerbahçe, UEFA Kupası'na kalırsa mucize olur. Dahası Aragones ile devam edilirse küme düşme tehlikesi bile yaşayabilir. Dolayısıyla Aziz Yıldırım'ın gecikmeden duruma müdahale etmesi gerekir.
Lucescu doğru tercih Ayıp değil, günah değil, yöneticilik bu tür durumlarda doğru irade koymayı gerektirir. Hata yapılmışsa bedeli ne olursa olsun ödenmelidir. Çünkü Aragones'e ödenecek paradan daha kötü değildir Fenerbahçe'nin şu andaki görüntüsü. Bunun ilk adımı da ya sportif teknik direktör ya da Aragones'in yerine yeni hocadır. Luksemburgo'nun doğru tercih olduğu düşünülüyor. Aksine fiyasko olur. İlla yabancı olacaksa Türkiye'yi iyi tanıyan Lucescu doğru tercihtir. Ya da Aykut Kocaman ve Rıdvan Dilmen gibi has ve yetenekli Fenerbahçeliler niye düşünülmüyor!..