Müthiş duyarlı olduğumuz bir dönemde Milli Takımımız, Bosna Hersek karşısına sakatlıklar nedeniyle çok eksik çıkmıştı. Federasyonun tribünlerde sağladığı atmosferin ve seyircilerimizin de destekleriyle ulusal takımımızın üzerinde yaratılması düşünülen milli heyecan, oyuncularımızı ilk yarıda hiç etkilememişti. Son dönemlerde bütün kalecilerimizin yediği tarzdaki bir şablon golle Volkan da avlanınca Bosna karşısında yine hüsrana uğramak üzereydik. Rakibimizin oyun planlarını rahat uygulamasını engelleyemeyince adeta evimizde değilde deplasmanda oynayan bir takım görüntüsündeydik. Bu yarının son çeyreğinde Batuhan da sakatlanıp çıkınca Mevlüt ile üç pozisyon yakaladık ama değerlendiremedik. Bu arada hakemin taktir hakkını lehimize kullanmadığı bir penaltımız da verilmeyince devreyi malesef mağlup kapattık.
Özlenen bir yudum su! İkinci yarıya milli takımımız çok çok iyi başladı ve bu sefer duran toptan biz golü bulduk. Sabri'nin kale içine kestiği meşin yuvarlağa kimin dokunup, dokunmadığı net anlaşılamadan topu ağlarda gördük. Bu beraberlik hepimize özlenen bir yudum su gibi geldi. Bu bölümde defansta ve ofansta Sabri hırsıyla, takıma çok olumlu katkılarda bulundu. Millilerimizin Bosna üzerine kurduğu baskı rakibi bunaltınca yine duran bir topu Servet uzak direkten indirince Mevlüt de kafayla golü kaydetti. Ve bu gol onu da takımımızı da bizleri de fevkalade rahatlattı. Nuri ve Halil'in oyuna dahil olmasıyla üstünlüğümüzde geçen bu 45 dakikada takım olarak bütün eksikliklere rağmen Avrupa 2008'den sonraki bence en iyi futbolumuzu oynadık. Bu kadromuzla çocuklar önemli bir üç puan aldılar. Onları yürekten alkışlamalıyız. Ama hâlâ sahaya yabancı madde atanları da yuhalamalıyız.