Karizma çizildi Dünyada artık hiçbir takım kolay lokma değil. Ayrıca, denk takımlardan hiçbiri de James Bond çantaya muhtaç değildir. (Anlarsınız ya...) Bu nedenle Futbol Federasyonu'nun genç başkanı sevgili Mahmut Özgener'in tespiti çok önemli bir mesajdır. Bilmeyenlere ve unutanlara hatırlatmakta yarar var. Başkan, "Federasyon olarak oyuna müdahale etmeden, sadece denetleyeceğiz" derken, her halde yalnız liglerimizi kastetmemiştir! Başkan ne de olsa eski bir yönetici. Futbolda yeni bir sayfa açtıkları şükürler olsun ki hissedilmeye başlandı. Bir de grupta 1 maç kazanıp, dünya şampiyonluğu hayelleri kuranların ayaklarının yere basmasını sağlarsa, hayal gücümüze kavuşacağız. Bir takım tabii ki hep galip gelemez. Ama 2010'da Güney Afrika'daki Dünya Kupası'na gitmek istiyorsak bu Belçika'yı evimizde yenmeliydik. Takımımızın teknik sorumluları genelde bizimle aynı maçı seyretmediklerinden kusura bakmasınlar ama onlardan yine farklı düşünüyoruz sanıyorum. Aurelio'nun yokluğunda 13. dakikada Tuncay da sakatlanınca, gol silahlarımıza topu taşıyacak elemanımız kalmadı. Kanatların cesur çıkışlar yapamaması ve Emre'nin hâlâ hazır olmamasının yanında, moralsizliği de futbol adına Milli Takımımız yetersiz kıldı.
Emre hazır değil... İlk yarıda iki atak gerçekleştiren rakibimiz, birini gol yaptı. Devrenin sonlarındaki pozisyonlardan yararlanamayınca soyunma odasına başımız önde girdik. Belçikalı oyuncuların bile beklemediği bu sonuç bizi kamçılasa da dün ısıran bir futbol oynayamadık. Emre'nin attığı penaltıyla biraz rahatladık. Beraberliğin bile ödül olduğu bir sonuç Belçikalıları tabii ki çok mutlu etti. Bunun bizim için ne büyük bir kayıp olduğunu ilerde anlarız. Belçika'yı puansız göndermeliydik. Ama beraberliğe bile sevineceğiz.