Tek seslilik F.Bahçeli seçkinler kendilerine sunulan standartların yüksekliğinin yarattığı rahatlıktan, yönetimin bu yılki transfer formsuzluğunu suskunlukla karşılıyorlar. Başkanın 10 yılda yarattığı kredisi, demokratik düşüncelerini dile getirmek isteyen Divan Kurulu üyelerinin üzerine mahalle baskısı olarak sinmiş durumda. Bu saatten sonra ve bu yaşta kimseyle papaz olmak istemeyen üyeler öyle sindirilmişler ki fişlenmeye takılırım diye kendi fikirlerinden bile korkuyorlar. Bu kulübü hele bugünkü ekonomik şartlarda yönetmek tabii ki kolay değil. Fakat bu göreve talip olanların yaptıkları icraatlar ve verdikleri vaatler, onların F.Bahçe'nin başında kalmalarının yegane nedenidir. Büyük kulüplerin çıtalarını yükseltmesini camialarının beklemesi de en doğal haklarıdır. F.Bahçe Yüksek Divan Kurulu, son 10 yıldır yönetim kuruluna hiçbir zaman köstek olmamış, her projeyi desteklemiş ve başkanlığı bile patronluk kabul etmiştir. Sonuçta da birçok branşta başarı elde edilmiştir. Ama renkli imajında ve kulübün marka oluşumunda en etkili branş olan futbolda ise camianın beklentisine yeterli cevap alınamamıştır.
İspanyollar top sizde Ülkenin ekonomik gücü en yüksek kulübü olan F.Bahçe, bu yıl da transfer ayında patronun kararsızlıkları yüzünden Süper Lig'de ve kupada yine başarısız olacakmış sinyalini vermektedir. Ocak ayına kadar transfer bittiğine göre sportif başarı için takımın morali kadar camianın da, tribünlerin de, yönetimin de, başkanın da morali ihtiyacı var. Şimdi en taze kuvvet olan İspanyollar, top sizde. Doğal olarak F.Bahçe'de tek üst kimlik bence de F.Bahçeliliktir. Ama bu tek seslilik anlamına gelmemelidir. Bugün gençlerin stat dışında seslerini duyurma girişimleri yarın genel kurula da sirayet edecektir. Konuşan ve demokratik fikirlerini camiayla buluşturmak isteyenlerin önü, bizim düşüncelerimize uymuyor diye kesilirse patronun geleceği de sıkıntıya girer. Başkan seni seviyoruz ama demokrasiye de aşığız. İhtiyacımız ne patrona ne re ise toparlayıcı bir başkana, başkana...