Herkesin sesi nasıl da kesildi Geçen sezon Avrupa çıtasını yükselten Fenerbahçe, bu yıl hem Şampiyonlar Ligi'nde, hem ligde, hem de kupada iddialı bir takım oluşturma mecburiyetindedir. Çünkü büyüyen hedefler camianın beklentilerini daha da artırmıştır. Futbolculuğu ve efendiliği dışında gelişi ve gidişiyle tartışılan Zico'dan sonra Fenerbahçe yönetimi bir süre kararsız kalmıştı. Medyada ismi geçen Brezilyalı hocalarla istenen sonuç alınamayınca İspanya Milli Takımı Teknik Direktörüyle çok da alkışlanmayan bir protokol yapıldı. Önce yaşından dolayı eleştirilen ve 'dede' denilen Aragones, EURO 2008 Şampiyonluğu'nu iyi futbolla 44 yıl sonra İspanya'ya taşıyınca, farkında mısınız herkesin sesi bir anda kesildi. Aragones'in gelmesi büyük avantajı. Bugünkü prestiji, onun kredisini de doğal olarak çok yükseltti. Bu durum Fenerbahçe'nin üzerindeki beklentileri de hayli arttırmış oldu. Hocanın dezavantajları ise ülkesinin dışında ilk defa çalışması ve kendi sorumluluk alanına kimseyi dahil etmemesidir. (Bu kural başarılı olduğu sürece geçerli olur da, aksi durumu düşünmek bile istemem) Ayrıca hocanın bir başka şanssızlığı da başarılı olmadıkları halde takımda hâlâ kalmış bulunan birkaç asalak futbolcudur. Dilerim ki yönetim, Aragones'in önünü açar ve istediği oyuncuları almasını sağlar. Aksi halde mahalle baskısıyla tribünlerin destekleme durumunda kaldığı bu asalakları yüzünden Aragones ikinci baharını Türkiye'de yaşayamaz. Bu onun da sonu olur. Aziz Yıldırım gibi takdir edip sevdiğim Fenerbahçe sevdalısı bir başkanın Appiah, Kezman, Moldonado sabrını ve ısrarını maalesef çözemiyorum. Alex'in Carlos'un Lugano'nun, Edu'nun ve Deivid'in bulunduğu kadroyu koruyarak nasıl ve ne zaman yeni bir golcü ve kaleci transferi yapılacak, bir türlü bu durumu anlayamıyorum. İnşallah tecrübeli İspanyol hoca bunu anlar da, bu sene de başkanla birlikte bile bile üzülmeyiz.