Hücum gücü Antalya maçı sonrası basın toplantısında sevgili dostum Ertuğrul Sağlam'a, "Hazırlık maçlarının aksine, savunmanın göbeğinde Gökhan'a, sağında Ali Tandoğan'a görev verdiniz. Buna neden gerek duydunuz?" diye sormuştum. Sağlam da, yaptığı değişikliği klasik sözlerle savunmuştu. Dün gece gördük ki, savunduğu tezin yanlışlığını fark etmiş. Göbekte Zapo, sağ kanatta ise Serdar Kurtuluş'un oynaması bundan. Çok yakında defansın sağında Toraman oynar, Serdar Kurtuluş da ön liberoya geçer. Deyim yerindeyse su yolunu bilir ve de bulur. Zaten bulmaya da başladı. Bu arada Sağlam'ın çift ön libero, tek forvette ısrar etmesi, sanırım her şeye rağmen turu riskli görmesindendi ki bana göre bu gereksiz bir endişeydi. Bununla birlikte şunu da belirtelim ki, dün gece çift ön libero oynayan Uğur ve Cisse'nin, Antalya maçına göre önemli bir görevsel farklılıkları vardı. Antalya'da ikisi de "Önce savunma" derken, dün gece Uğur'a verilen öncelikli görev hücumdu. O da daha uygun bu görevi başarıyla yaparak bir gol attı.
Biraz da rakibe bağlı İlk maçı kazanmanın rahatlığıyla kendini yormayan Kartal, rakibinin cılız çabalarına rahatlıkla karşı koyarken sadece bir pozisyon verdi. Rakibin zayıflığı ister istemez siyah-beyazlı oyuncuların maça tam motive olmalarına izin vermedi. Bu nedenle daha sıkı bir maçta pas verecekleri pozisyonlarda bencillik yapıp (Serdar Özkan gibi) şut denediler. Serdar kardeşime öyle pozisyonlarda ne yapılması gerektiğini ikinci yarının hemen başında yine Bobo gösterdi. Sambacı, kendisine vermediği pası genç arkadaşına verip rahat bir gol attırdı. Buna pas değil ders verdi demek daha doğru olur ya neyse. Her neyse, golün ardından hem tribünler, hem Beşiktaş canlandı. Sanki maç yeniden başladı, fark geldi. Taşların yerine oturduğu bir Beşiktaş, UEFA'da bir süre yol alır. Ama son durağı tahmin edemem. Bu biraz da, hangi rakiple, hangi aşamada karşılaşacağına bağlı.