Çek maçını ya Terim alır ya Terim kaybeder 2 Fatih hoca vardı İsviçre'de. Birincisi: ilk maçta riske giren, bunun istediği sonuçları vermediğini görmesine rağmen devam ettiren bir teknik adam. Sonuç hüsran oldu. İkincisi: Doğruları yapan, sahanın fiziksel ağırlığını görünce, o doğruların içindeki 2 yanlıştan Tümer'i alıp, önde tek santrfor olabilecek Semih'i oyuna koyan teknik adam. Kendi adıma ben hep 2. Fatih Terim'e güvendim. Benim tanıdığım, bildiğim, sohbet ettiğim ikincisiydi daima. Az olmakla birlikte, yanlış yapsa da güvendim. Doğruyu bulacağına inandım. Doğru bildiğimi, hoca belki kızsa da yazdım. Çünkü biliyordum ki bu maçlarda formda olması gereken en önemli unsur teknik direktördür. Çok çalıştığını bizzat bildiğim hoca da çalışmalarının ve inandığım taktik zekasının karşılığını 2. maçta gördü. Sırada Çekler var. Peki ne yapacağız? Anlatalım; Bir kere Çek'ler tam 2000 metre yükseklikte ve hiç kimselerin olmadığı, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde kamp yapıyorlar. Buz gibi bir hava var kamp yerinde. Isı 4-5 derece. Son derece sessiz bir yer. Tüm bu bilgileri almamda bana büyük yardımı olan sevgili Deniz Derinsu'nun "İyi de futbolun bir ruhu var, bu adamlar orada nasıl buluyorlar bunu?" dediğimde verdiği cevap çok güzeldi: "Futbolun ruhu ne demek abi, onlar Çek! Çek ruhu var sadece!" EURO 2008'de göbekten en az atak yapan 2 takımdan biriyiz. Diğer takım ise yine çirkinlikler abidesi Yunanistan. Adamlar İsveç maçında bir ara tam 4 dakika kendi sahalarında top çevirdiler. Çözüm: Fatih hocanın yaptığı en süper taktik değişikliği. Yani İsviçre maçının 2. yarısındaki Topal-Aurelio çözümü en mantıklısı. Topal savunma önü, Aurelio hücum arkası iki ön libero olarak oynuyor. Bu ise hem direncimizi arttırıyor hem de kanattaki Tuncay- Arda ve öndeki Nihat-Semih ikilisini, arkalarındaki ön liberolara güvendikleri için aynı anda hücuma gönderebiliyor. Bu sayede takım İsviçre maçında ayağa oynuyor, 6-7 metrelik paslarla ve hızlı çıkıyor, Portekiz maçındakinin yarısı kadar uzun top atıyor, 3 ve ortalama 8 saniyede gole ulaşıyor, maçı kazanıyordu.
Uzun topa mecbur bırakalım Oyun formatlarında 4'lü savunma önünde Galasek (4) tek ön libero oynuyor. Önündeki 4'lü bloğun sağında Sionko (7) banko, soldaki Plasil'i (20) bu maç kesebilirler. Galasek'in önündeki ikiliden Polak (3) garanti ama Portekiz maçındaki Matejovski (17) kesip, yine Jarolim'e (14) dönecekler diye düşünüyorum. Çünkü Jarolim, bu takımın en çok şut atmayı düşünen adamı. Bu yapıda Tuncay ve Arda'nın değişmeli olarak, Aurelio ve Topal'a yardım ederek Galasek ve de Polak üzerine baskı yapmaları gerek. Çünkü her 2 oyuncu da baskı yediklerinde top kaptırıyor, ya da savunmadaki Rozehnal ve Ujfalusi'ye dönüp, onların uzun top atmalarını istiyorlar. Şu anda grubun en fazla uzun top kullanan takımı da bu nedenle Çekler.
Galesek'e baskı yapılmalı 4 numaralı Galasek, top kazanma özelliği olan, zaten öne oynayamayan bir oyuncu. Forvetlerine pas atmıyor. İsviçre maçında Koller'e 1 tane bile pas atmadı. Bitmedi, Portekiz maçında da Baros'a tek pası yok. Yani bu adam kesinlikle yana ve geriye oynuyor. Peki kime? Her maçta sağ tarafına 2-3 pas veren bu adam sol tarafına Plasil veya Jankulovski'ye maç boyunca en az 12-13 defa dönüyor, onlara veriyor paslarını. O zaman ne yapacağız? Sağ kanadın önünde oynayacak adamımızın mutlaka Galasek'in bu girişimlerinde pas arası yaparak bu topları kazanması ve hızla çıkmamız gerekecek. Bu da iki kanat adamımızın daha önde oynamaları anlamına gelecek.
Topsuz koşular can sıkmasın Siz maçta fark etmeyebilirsiniz ama iddialı futbol analiz ekibinin ve benim en çok baktığım şey, gol bölgesine topsuz koşular. Bu konuda grubun en çok atak yapanı onlar. Sionko ve Plasil ile araya sızıyorlar. Buna özellikle Topal ve Aurelio'nun dikkat edip, bu koşularda mutlaka adamlara yapışması, markaja alması gerekiyor, yoksa yanarız.
SONUÇ: Biz Çek'lerden iyi takımız. Onların orta sahası güçlü ama bizim kadar teknik değiller. Bu kez bizi bozacak yağmur da olmayacak Cenevre'de. İsviçre maçını, Fatih hocanın doğru ve saha şartlarını da düşünen hamleleri ile kazandık. Şimdi de aynı şey olacak. Maçı kazanırsa hoca kazanacak, kaybederse hoca kaybedecek. Ama daima inandığım hocanın taktik zekası ve mükemmel bir takım ruhu yakalayan millilerimizin isteği bu maçı bize aldıracak diye düşünüyorum.