Mental yorgunluk Herhalde maçın başında biri "Edu ile Volkan havada çarpışacak, top boşta kalacak, kaleye tıngır mıngır yuvarlanırken Nonda dokunacak ve golü atacak" dese, ona herkes gülerdi. Şampiyonlukta ipler G.Saray'ın eline geçti. Aralarındaki iletişimsizlik Fener'e pahalıya mal oldu. Her şey bu pozisyona mı bağlıydı? Elbette değil. Sayalım bakalı neler oldu? 1-Daha istekli ve kazanmaya yatkın başlayan G.Saray'dı. Çift forvetin varlığı, Fener savunmasının ve de Maldonado'nun top çıkarmasını engelliyor, gerginlik önce Volkan'ın kasıklarını zorluyor, sonra da Lugano'yu sakatlıktan dışarı aldırıyordu. 2-Fener'de taşların yerinden oynaması bu maç için çok doğru değildi. Kazım'ın ve Deivid'in varlığı sahada belli olmayınca, buna karşın Arda sürekli dikine oynayınca Fener rakibinden aşağıda kaldı. 3-Fener'in en önemli özelliği geriye düştüğünde maçın altından kalkabilmesi idi. Ama bu kez, hem de çok basit bir hata ile gol yiyince, fiziksel yorgunluktan çok, mental yorgunluk devreye girdi ve Fener bu yükün altından kalkamadı. 4-Maldonado'nun varlığı ise Fener'e fren gibi idi. Maç öncesi "Selçuk oynarsa takım öne doğru oynar, bu da avantaj olur'' diye yazmıştım. Selçuk olmayınca önde çoğalamadı Fener. Maldonado, Selçuk'a göre daha geride oyunu kabul edince tüm takım arkaya gelip top almak zorunda kaldı. Ayhan ve Topuz öne doğru daha fazla oynarken, Maldonado paslarının % 70'ini yana ve geriye oynadı. 5-Topal ve Ayhan çok iyi oynadı ve ortadan atak şansı vermedi. 6-Fener savunmasının arkasına kolayca top atıldı. Gol öncesi Ümit'in pozisyonu ve golde atılan uzun pas Fener'in ön alanda rakibe yapmadığı baskının sonucu idi. Sonuç: Teknik adamını gönderen bir takımın, tüm sistemleri oturmuş bir takımı yenip şampiyonluğun kıyısına kadar gelmesi, futbolun paradoksu gibi gözükse de, daha 1 hafta önce Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kadar gelmiş takımın mental yorgunluğu da buna katkı sağlamıştır.