Futbol yine esas oğlan
- Yunus Akgül Yazıları
- 04 Mayıs 2018, 00:21:33
Bendeniz de herkes gibi büyük bir heyecanla düşecek iki takımı ve şampiyon olacak ismi beklemekteyim.
Bu manzaraya bakınca soruyorum; şu sıra futbolun dışında, hatta ve hatta" Süper Lig şampiyonu kim olur?" cümlesinin etrafında dönmeyen bir spor yazısını kim okur, kim takip eder?
Ne yazılabilir, tüm ışıkların 7140 metre karelik bir sahanın üzerinde yandığı bu zaman diliminde?
Örneğin; "Rıza Kayaalp daha bu genç yaşında sekizinci kez Avrupa Şampiyonu oldu ve asrın güreşçisi Hamza Yerlikaya'nın rekorunu egale etti" diye bir cümle kurarak – ki; çok ama çok önemli bir başarıdır Türk sporu için- yazıya başlasak kaç kişi okur?
Türkiye'nin 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığını tartışmaya açsak bize kim eşlik eder? "2020 Olimpiyatları'na çok kısa bir zaman kaldı, sporcularımız ve federasyonlarımız nasıl hazırlanıyorlar" diye bir konuyu gündeme getirsek kim dönüp bakar? 'Esas oğlan' futbolun yanında kıymetli olan diğer her sportif heyecanın boynu bükük… Her zamanki gibi "Eyvah" vakti gelene kadar Süper Lig'e kafa yormaya, saç baş yolmaya devam… Gerçi şu sıra Süper Lig'imizde spor severler için çok şey mevcut; uzun yıllar yaşamadığımız müthiş bir heyecanla nefesler tutulu bekliyoruz. Öyleyse, belki bir daha, uzun yıllar yaşamayacağız böyle bir heyecanın tadını çıkaralım, ayağımızı uzatıp yorumcuların atışmalarını dinleyelim.
Öfkeyle değil elbette, sakin ve keyifle...
Kulis çalışması yapacaksın
Türk sporunda gündem futbol hatta Süper Lig, ondan başka tüm sporların yine boynu bükük " dedik ama biz yine de tarihe not düşme açısından Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığımızla ilgili bir şeyler karalamadan geçmeyelim.
Bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde resmi adaylık başvurumuzu yaparak dosyamızı UEFA'ya teslim ettik. Hazırladığımız tanıtım materyalleri göze hoş geliyor. İçlerinde yok yok; statlarımızın tanıtımı, bulundukları şehirlerin turizmdeki yeri, ulaşım haritaları vs...
Görüntü gayet güzel ancak bizdeki "Türk'ün Türk'e propagandası" sözünü ispatlamaktan başka bir işe yaramayacak gibi… Zira; bütün bunlar iç kamuoyunun gazını almaktan öte hiç bir anlam ifade etmez.
Rakibin, Almanya gibi sağlam bir futbol ülkesiyken… Onların statları da bizimkilerden aşağı değilken, hatta üstün tarafları varken… Şehirleri turizm açısından ön sıralardayken, aynı dosyanın daha iyisini hazırlamadıklarını kim iddia edebilir? O halde, bu yarışta yapılacak olan nedir?
Bizim bu şampiyonayı alabilmek için farklı bir şey değil, artı bir şey yapmamız gerekli… Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok… Türkiye olimpiyat oyunları dışında devasa spor organizasyonları yapmayı başardı.
Bu organizasyonları ülkeye getirmek, yapmaktan çok çok daha zordu. Olimpiyat Stadı'nın yolları yokken biz Şampiyonlar Ligi finalini İstanbul'a aldık. Erzurum'da tek bir tane kış oyunları tesisi yokken 25.
Universiade organizasyonunu söke söke getirdik şehire… Yine Trabzon'da, 2007 1.Karadeniz Oyunları'nda yaptığımız birkaç tesisi görücüye çıkarıp Gençlik Olimpiyatları'nın ev sahipliğini kazandık.
Hele hele Mersin'de bir dikili taş yokken, 15.Akdeniz Oyunları'nı almak ne kelime kaptık biz… Nasıl olduğu ayrı bir yazı konusudur ancak, şu kadarını söyleyeyim; Akdeniz Oyunları'nın Türkiye ile buluşması, ekonomik sebeplerle Valos'ta oyunları düzenleyemeyip geri iade eden Yunanistan'ın ardından sayın Cumhurbaşkanımız'ın bu fırsatı değerlendirme becerisi ve refleksi sayesindedir.
Garantör olup bir teminat mektubu imzalayarak devreye girmesiyle geldi bu kıymetli organizasyon ülkemize… Öyle ki, Erzurum'da, 2011 Universiade organizasyonu devam ederken sayın beyefendi bizi aradı ve biz bir kış organizasyonundayken, kendileri iki buçuk yıl sonra yani 2013'te yapılacak bir yaz organizasyonunu dert edip, Mersin şehrinin tesis ve sportif yapısı ile ilgili bilgi notu istedi bizden… Ve Erzurum'dan Mersin'in mevcut durumunu yazdık, yolladık ve çok sürmedi Mersin'e Akdeniz Oyunları geldi. O notu hala saklarım. Vizyon mu? Sırf buna bakarak bile anlaşılır.
Keza, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası'nın evimize gelişi de yine, kendisini bıçak sırtındaki durumdan haberdar eden dönemin GSGM Mehmet Atalay'ın telefonun ardından, hemen Malezya Başbakanı'na gece yarısı araması sayesinde olmuştur.
Anlatmak istediğim; bir spor organizasyonunu sadece tesislerini görücüye çıkararak alamazsın.
Spor organizasyonunu ülkene getirmek istiyorsan birinci kural çok iyi kulis çalışması yapacaksın. Topyekun bu iş için çalışacaksın. Yani, Hükümet üyelerinden başlayarak, bürokratı, iş adamı, siyasetçisi, yöneticisi her türlü argümanı kullanarak elini taşın altına koyacak.
Tabi bu işin koordinasyonu da futbol federasyonu tarafından yapılmalı… Aksi taktirde o gün geldiğinde yine hep birlikte "Bize haksızlık edildi. Şampiyona bizim hakkımızdı, Batı'nın ikiyüzlülüğü" edebiyatına can simidi gibi sarılırız. Fikrimi soracak olursanız… Şu sıradan çalışmalara bakılırsa fikrim; şimdiden kendimizi bu yenilgi nağmelerine hazırlamamız gerektiği yönünde… İnşallah yanılırım.