Sportif alanda ticari paylaşmalar
- Yunus Akgül Yazıları
- 15 Aralık 2017, 21:49:44
Ama maç sonunda, dayak yiyen rakibin (yiyormuş gibi görünen) herhangi bir yerinde bırakın kırık çıkığı, en ufak bir çizik, morluk bile yoktur. Dakikalar boyunca kafaya yenilen yumrukların sadece bir tanesi bile gerçek boks maçında rakibi nakavt etmeye yeterlidir oysa ki...
Öyleyse nedir bu işin aslı? Ne olacak; kurmaca… Burada baştan sona bir kurmaca vardır.
Bu sporda sporcuların sakatlanması yedikleri dayaktan veya herhangi bir darbeden değil, sadece ringde yaptıkları akrobatik hareketler sırasındaki yanlışlarından dolayıdır. İnsanlar, gözlerinin önünde cereyan eden bu dalavereyi büyük bir keyifle seyretmek için salonları doldururken, bunun sadece bir oyun olduğunu da bilerek izler.
Günümüz dünyasının neredeyse bütün spor etkinlikleri de kurmaca olması açısından, ucundan kıyısından Amerikan güreşine benzemeye başladı.
Bugün artık, başta futbol olmak üzere televizyonun odak noktasında olduğu hiç bir spor etkinliğinde dişe diş bir mücadeleden söz etmek mümkün değildir.
Artık bütün spor dallarının gerçek patronları televizyonlar ve sponsor firmalar...
Ortada büyük bir para dönmekte ve patronlar da yatırdıklarının karşılığını almak istemektedir. Bütün spor dallarına müdahalenin olduğunu kabul ederek sporu değerlendirmek lazım. Yanlış anlaşılmayalım; her müsabaka haklıdan alınıp, haksıza verilir anlamına gelmesin bu cümlemiz... Şayet iki rakip arasında ciddi anlamda güç farkı varsa burada elbette patronun yapabileceği fazla bir şey olamaz.
Sahaya en kolay müdahale yönteminin de hakemler vasıtasıyla olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Metrik-kronometrik diye adlandırdığımız ve hakem etkisinin çok az olduğu yüzme, atletizm gibi branşlarda bile oyuna müdahale vardır.
İlk anda çok çirkin ve kabul edilemez gibi görünen bu durumu taraftarın dışında, sporun bütün paydaşları kabul etmiş durumdadır. Çarkın bir şekilde dönmesi gereklidir ve bu çark da büyük paralarla döner.
Dünyanın bütün ülkelerinde, para kazandıran takımlar ve sporcular koruma altındadır ve onlara yaptığınız en küçük hata dahi en şiddetli şekilde cezalandırılır.
En keyiflisi de bu büyük isimlerin kendi aralarında yaptıkları maçları izlemektir. İşte burada patron en az şekilde müdahildir.
Çünkü hangi taraf kazanırsa kazansın patron da kazanacaktır. Barcelona- Real Madrid maçlarında hakem hatası görmek zordur. Ya da Amerikan Basketbol Ligi'nde Los Angeles Laker- Sacramento Kings, Chicago Bulls- New York Knciks maçlarında… Bayern München-Borussia Dortmund, Manchester United-Manchester City gibi maçlarda ya da Floyd Mayweather-Conor McGregor maçında...
Sporsever seyirci!... Şundan emin olarak renkli camın karşısına otur veya tribünlere koş… En iyi niyetli, oyuna müdahale etmeyen patron, ona daha çok para kazandıracak takımın
Ortada büyük bir para dönmekte ve patronlar da yatırdıklarının karşılığını almak istemektedirya da sporcunun galip gelmesi için ellerini açmış Allah'a dua ediyordur ya da totem yapıyordur.
Ne yazık ki, bunlar gerçekten sayıca çok azdır.
Bu güreşçilerin sakatlanması ringdeki akrobatik hareketler sırasındaki yanlışlarından dolayıdır
Ortada büyük bir para dönmekte ve patronlar da yatırdıklarının karşılığını almak istemektedir
Patron ne derse o oluyor
Aslında her şey hayatımıza televizyonun girmesiyle başlamış; amatör spor ve amatör ruh televizyonun doğuşuyla ölmüştür. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ve FIFA gibi dünyanın en büyük spor örgütlerini, uzun yıllar boyunca Adidas'ın kurucu patronu Horst Dassler dizayn etmiştir.
Televizyonun ve sponsorların spora etkisiyle alakalı olarak tarihten sadece birkaç tane örnek verelim;
Olimpiyatlarda atletizm finalleri, televizyoncuların prime time dedikleri yani herkesin işten eve döndüğü saatlerde yayınlanır.
Çünkü en çok seyredilen branşlardan biridir atletizm… 1988 Seul Olimpiyatları'nda Kore'nin prime-time saatleri, Amerikalılar'ın uykusunun en derin olduğu zamanlara denk geliyordu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne en büyük parayı veren Amerikan yayıncı kuruluşu bastırınca, yarışlar Amerikan prime-time saatine göre yayınlandı; sabahın en erken vaktinde, Koreliler'in yeni uyandıkları saatlerde...
Bir örnek de şu olsun:
Atina, 1996 Olimpiyatları'na aday olmuştu.
Rakiplerinden biri de, dünya sporunun en büyük sponsorlarından Coca Cola'nın doğum yeri olan Atlanta idi. Elbette ki seçilen şehir Atlanta oldu. Sonra, Atina'nın kanalizasyonlarından günlerce Coca Cola aktı ama sonuçta yine patronun dediği oldu.
Bu konudaki örnekler o kadar çok ki, yüzlerce sayfalık bir kitap yazılsa az gelir. Uzatmaya gerek yok, demem o ki; vicdanımız ne kadar kabul etmese de biraz da bu gözle bakıp, fazla kasmamak, hırslanmamak, saç baş yolmamak gerekli… Televizyonlarda devam eden şovun tadını çıkarmak en güzeli… Kabul edelim ve ne yapalım ki durum budur.
TV'lerde devam eden şovun tadını çıkarmak en güzeli. Kabul edelim ve ne yapalım ki durum bu!
Her işin bir raconu var
Kayserispor Başkanı Erol Bedir, Beşiktaş maçından sonra yaptığı açıklamada "İstanbul takımları kendi aralarında lig kurup oynasınlar, bizleri de figüran yapmasınlar" açıklamasında bulundu.
Galatasaray maçından sonra da Akhisar'ın teknik patronu Okan Buruk, maçları yabancı hakemlerin yönetmesi teklifini getirdi.
Geçtiğimiz haftanın serzenişleriydi bunlar… Geriye doğru gittiğimizde ise görülmekte ki, her hafta bir hakem yakınması mevcut.
Yukarıda, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.
Dünyanın her yerinde ve her branşta oyunlara müdahale söz konusudur. Bizler farkına varsak da varmasak da, (ki çoğunlukla da varmamız zordur) bilsek de bilmesek de, inansak da inanmasak da ortada bir gerçek vardır; spor karşılaşmalarına müdahale edilir gerçeği….
Ancak yine, dünyanın hiç bir ülkesinde bu işler, bizdeki kadar seyirciyi tahrik edecek şekilde, korumacı, kör gözüm parmağına, aleni bir şekilde yapılmaz. Her işin bir raconu vardır ve buna da azami şekilde dikkat edilir. Hiçbir akıllı patron, kendisine para kazandıracak ürününü, tartışılır hale getirmez.
Onu değersizleştirmeye değil, tam aksine değerini artırmaya çalışır.
Oyuna aleni müdahalelerimiz devam ettiği sürece, ligimizin değerinin artmasını boşuna beklemeyelim, biz başkalarını burnumuzu çeke çeke seyretmeye devam edelim.
Her işin bir raconu vardır. Hiçbir akıllı patron, kendisine para kazandıracak ürününü, tartışılır hale getirmez.