Bas gaza İstanbul!
- Yunus Akgül Yazıları
- 22 Nisan 2017, 00:37:05
En çok izlenen spor dallarından biri olan, izleyiciye doğrudan hitap ederek heyecenlandıran, adrenalini en üst seviyede olduğu için dünyada çok sevilen bir organizasyon F1... Bu yüzden, Türkiye'ye veda ettiği 2011'den bu yana, her sezon başında baharı bekleyen kumrular gibi beklemekte Türk sporsever onu...
Gittiğinden beri, "F1, gelecek sezon yeniden Türkiye'de" haberleri adeta adetten sayılsa da biz üzülerek bunun mümkün olamayacağını, F1'in yeniden Türkiye'ye gelebilmesi için ancak gerekli şartların -daha doğrusu tek bir şartın- yerine gelmesi gerektiğini 8 senedir ifade etmekteyiz. Çünkü, bu sene başına kadar Türkiye ile Formula 1 arasındaki aşkın tek bir engeli vardı;
Bernie...Bernie Ecclestone... Yani, yarışın bir önceki patronu... Kızın babası, istediği yüklü başlık parasını bizim yüzümüze Mayıs 2010'daki toplantıda söylemişti ve bu rakamı vermemiştik.
Özeti budur. Ecclestone gibi haris birisi bu yarışın başında olduğu sürece, damalı bayrağın İstanbul'da dalgalanması da imkansızdı ve olamadı zaten...
CEO'nun gidişi ümit oldu
Formula'nın yeniden Türkiye'ye gelebilmesi için öncelikle bir CEO değişikliği gerekiyordu. Bu da nihayet sözleşmenin bitiminden ve İstanbul ayağının Formula takviminden çıkmasından tam 6 yıl sonra gerçekleşti. 24 Ocak 2017 günü Bernie Ecclestone, Formula 1 Grubu'nun CEO'luğundan ayrıldığını daha doğrusu görevden alındığını açıklayarak İstanbulpark pistine ve bizlere ümit yağdırdı. Görünen odur ki; o tek şart da yerine geldiğine göre Formula 1'in Türkiye'ye geri dönüş yapması artık hayal değildir.
İkincisi; konu sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın gündemindedir.
Dolayısıyla iyi yönetilen bir diplomasiyle, dünyanın bu en çok seyredilen ve aynı zamanda düzenlendiği ülkeye hem prestij, hem de turizm geliri sağlayan yarış yeniden İstanbulpark'a gelebilecektir. Dünyanın sayılı ülkelerinde bulunan ve her tür motor sporu yarışının yapılmasına imkan tanıyan bu tesisin yapım hikayesini baştan sona anlatmaya hiç gerek yok...
Sadece o dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın konu ile ilgili sarf ettiği mesai ve gayreti hatırlamamız yeterli olacaktır.
Karşılaşılan birçok bürokratik engelin aşılmasının, inşaat yapım aşamasının, dolayısıyla Formula 1'in yedi yıl Türkiye'de düzenlenmesinin baş aktörü odur. O varken, o devredeyken, bizler de bu konularda çözüm odaklı yaklaşımlarının yakın şahidi olarak dünya televizyon izleyicisinin baş tacı bu yarışın Türkiye'yi bir kez daha ziyaret edeceğine inancımız tamdır.
ELi KULAĞINDA
Yeni yönetimi çok iyi tanımasak da... Öncelikleri nedir, kestiremesek de... Ecclestone gibi parayı mı, yoksa onun yanında organizasyonlarının prestijini de düşünürler mi diye bilemesek de, bildiğimiz o tek bir şey ümitli olmaya yeterli...
Kimse Bernie kadar aç ve doyumsuz olamaz diye inanıyorum ve o artık yok!...
İstanbul'un bu yarışın en çok seyredilen kıta Avrupa'sına en yakın yer olduğunu, reklam değerinin Uzak doğu ve Orta Asya ülkeleriyle (Bernie pazarlıkta Hindistan'ı bize rakip gösterip koz olarak öne sürmüştü) kıyaslanamayacak kadar büyük olduğunu, yarışların 'Avrupa prime time' göbeğinde olduğunu bütün gayretimize rağmen eski patrona anlatmakta sıkıntı yaşamıştık.
Dilerim ki, şimdiki patronların öncelikleri değişmiştir ve her şeyin sadece para olmadığı bilincindedirler. Bu organizasyon İstanbul ve Türkiye'ye değer katarken, kendi markalarının prestijini de artırdığının farkındadırlar. Dünyanın en güzel pistlerinin başında gelen İstanbulpark pisti, onu çok seven dünyanın en ünlü F1 pilotlarını dört gözle bekliyor.
21 Ağustos 2015'teki o ilk heyecanı yeniden yaşamak sanırım bir imzaya bakıyor artık...
F1 iSTANBUL NEDEN FREN YAPTI?
Formula1'in neden ülkemizden bu kadar uzun zaman ayrı kaldığına ve yine nasıl tekrar getirilebileceğine dair savımızı desteklemek için biraz gerilere gitmekte fayda var.
2005-2011 yılları arasında, ev sahipliğini 4/4'lük yapan İstanbulpark pisti ve tesisleri, gelen pilotları ve seyircileri kendine hayran bıraktı. Elbette ki birçok ülkenin isteyip de sahip olamadığı böyle bir tesisin otomobil ve motor sporlarından mahrum bırakılması kimsenin istediği bir şey olamaz.
Bunu anlayabilmek için, para hırsı inanılmaz, doksanlı yaşlarına merdiven dayamış o ihtiyar kurdu yakından tanımanız ve onunla aynı masada bulunmanız gereklidir.
Yoksa asla mümkün değil...
Bizim o dönemde onunla anlaşmamız ve İstanbul'daki Formula 1 yarışlarını devam ettirmemiz bu yüzden mümkün olamadı. F1'in İstanbul ayağı, onun bu sınır tanımayan harisliğine kurban gitti.
Yarışların Türkiye'de yapılabilmesi için ilk yedi yıllık anlaşmamız yıllık 13 milyon dolar ödeme üzerineydi.
Bu rakam, ilk bakışta çok fazla gibi görünse de ülke tanıtımı açısından bakıldığında bütün dünya televizyonlarında iki gün boyunca Türkiye'nin yer aldığını düşündüğümüzde çok büyük bir maliyet olarak karşımıza çıkmaz.
Ayrıca gelen seyirci, reklam gelirleri derken bunun bir kısmının da dönüşü mümkün olabiliyordu.
Ancak 7 yıllık sözleşmenin bitiminde Ecclestone önümüze öyle bir sözleşme koydu ki anlaşmaya imkan yoktu.
Bu aç gözlü adam Türkiye'yi nasıl bir sömürge ülkesi olarak görüyor idiyse yeni sözleşmede iki katı para istiyordu. Yani tam 26 milyon dolar...
Elbette ki böyle bir dayatmaya "evet" diyemezdik ve demedik.
Uzun süren bir pazarlık dönemimiz oldu. Öyle ki miktar Ecclestone'un istediğine yakın bir rakama da yaklaştı.
Üzerine, seyirci ve reklam gelirlerini de teklif ettik. Ama "Bankada garanti para isterim" diye diretince ipler koptu.
Yani Formula 1'in Türkiye'den kaçış hikayesi kısaca budur. Paradan başka hiç bir değeri olmayan Ecclestone bu işin patronu olduğu sürece pistimiz, lokasyonumuz, şehrimiz ne kadar güzel olursa olsun bu organizasyonun Türkiye'ye gelme şansı yoktu.