Biz bu özerklik işini yanlış anladık
- Yunus Akgül Yazıları
- 12 Kasım 2016, 00:29:01
O yıllara dönüp baktığımız zaman, gerçekten de bu sözün haklılık payının olduğunu görebiliriz.
Federasyonlarımız alacakları bir kalem için bile bağlı bulundukları genel müdürlük ile yazışmak zorundaydılar.
Seçim sandıkları sembolik, dolayısıyla federasyon başkanları da sembolikti.
Yönetim, devletin atamış olduğu genel sekreterler vasıtasıyla gerçekleştirildi. Başkanlar onların dediğinin dışına çıkamazlardı.
Türk sporu ve sporcusu adına gerçekten zor yıllardı.
Derken özerklik kanunu yayınlanarak sporumuzun asli unsurları olan federasyonlarımızın nefes alması, proje üretmeleri, plan ve program yapabilmelerinin önü açıldı.
Amaç sporda da çağdaşlığı yakalamak, sporun devleriyle rekabet edebilme şansına kavuşmaktı.
Ancak gelinen noktada durumun hiç de amaçlanan ya da hayal edilen gibi olmadığını görüyoruz.
Bizler neler hayal etmiştik. Geldiğimiz nokta neresi? Şu sıralar, federasyonlarımız kendilerini 2020 Olimpiyatları'na hazırlayacak yönetimleri seçmekle meşgul... 55 federasyonun bir tanesinden bile alaveresiz daleveresiz bir seçim haberi gelmiyor.
Ortalık toz duman... Kimin eli kimin cebinde belli değil. Üst otoriteden herhangi bir ses çıkmıyor.
Spor medyasının gözü zaten futboldan başka her şeye kapalı… Galiba, biz bu özerklik işini çok yanlış anladık ve o yüzden tüm hayaller suya düştü.
En azından bu benim için böyle….
TAMAMEN DUYGUSAL
Dünya siyasetiyle ilgilenenlerin Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili olarak söyledikleri ve buna da kalpten inandıkları bir söz vardır:
"Amerika'nın dostu yoktur.
Amerika'nın çıkarları vardır. Kendi çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre davranır. Dost olarak ilan edilen bir ülke, çıkarlar söz konusu olunca anında satılır; feda edilir." Günümüz spor anlayışını bu tırnak içi cümle ile bağdaştırmak mümkün...
Sadece futbolda değil hemen hemen bütün spor dallarında büyük paralar dönüyor. Bunun neticesinde sporda fair play'dan, dostluktan, spor ahlakından, iyi mücadele etmekten bahsetmek ve idealist olarak böyle beklentilere girmek, biraz değil fazlaca safdillik oluyor.
İşin içinde inanılmaz rakamlar var. Dolayısıyla, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri için söylenen söz gibi ne yöneticiler, ne sporcular ve ne de seyirciler arasında herhangi bir dostluktan ya da ahlaki kurallardan bahsetmek mümkün değildir artık...
Bu sistemde sadece maddi kurallar işler. Sportif kazanım veya ahlaki kurallar mı, hay Allah o da ne?
Maddi kazanım kurallarına göre uygulamalar yapılır ve ortaya çıkan sonuç hep birlikte paylaşılır. Kurallara uyulmadığı zaman da kıyamet kopar. Bugün sadece Türkiye'de değil bütün dünyada, işin özeti maalesef ama maalesef budur.
Eski bir iletişim şirketi reklamının dilimize yerleştirdiği o ünlü cümlede olduğu gibi "Tamamen duygusal" (!) yani…
FUTBOL BASiT BiR OYUNDUR
Gazetelerimizin spor sayfaları bir haftadır ağırlıklı olarak Beşiktaş-Trabzonspor maçı hakemi Mete Kalkavan'ın yaptığı hataların yorumlarıyla dolu... Haberlere, yorumlara bakan bir sporseverin kafasının karışmaması imkansız...
"Hakem hata mı yaptı, kasıtlı mı yaptı; görevli olarak mı gönderildi, yoksa kararlarının hepsinde haklı mıydı?" Spor yazarları ve yorumcuları bir haftadır tartışıyorlar henüz bir sonuca varamadılar, varamayacaklar da...
Belki futbol, biraz da bunun için vazgeçilmez bir tutku... Özelliği ve güzelliği burada saklı...
UNUTULMAYAN O SÖZ
1990 Dünya Kupası'nda İngilizler'in Almanlar'a penaltılarda elenmesi sonucu, ünlü İngiliz futbolcu Gary Lineker'in büyük bir umutsuzlukla söylediği o meşhur söz, aradan geçen yirmi küsur yıla rağmen halen geçerliliğini koruyor.
Ne demişti Lineker:
"Futbol basit bir oyundur; 22 adamın 90 dakika bir topu kovaladığı ve sonunda Almanlar'ın kazandığı bir oyundur.
Bu arada, Ümit Milli Takımımız da Almanlar'a kaybetti.