Osmanlıspor'un sesini TFF duymuyor ki UEFA duysun
- Yunus Akgül Yazıları
- 08 Ekim 2016, 22:23:17, Güncelleme: 09 Ekim 2016, 02:11:50
Henüz lige katıldığı ilk sene, UEFA Avrupa Ligi'nde yer almayı başardı. Grubunda oynadığı maçlarda sadece bir yenilgisi var, Süper Lig'de namağlup zirveyi zorluyor. Kısaca, gönüllerin yeni efendisi olma yolunda hızla ilerliyor.
Gün geçtikçe yıldızı parlayan takımın, geçen haftaki Zürih deplasmanında yaşadıkları ve yöneticilerinin verdiği tepki, gönülleri neden fethettiklerinin önemli bir göstergesi oldu.
Ancak önemli olan başka bir şey de Türkiye Futbol Federasyonu'nun, kulübün sesine kulak vermesi… Çünkü… Tribünlerde spor ahlakıyla bağdaşmayan olayları UEFA yetkililerine ileterek, gerekli tedbirlerin alınması talebinde bulunan Genel Menajer Ender Yurtgüven disiplin kuruluna sevk edildi.
Yüzde yüz haklı olduğumuz bir konuda, hakkını arayan bir yöneticimizin düştüğü bu durum karşısında, başvurabileceği ve yardım isteyebileceği tek merci Türkiye Futbol Federasyonu...
Osmanlıspor yöneticileri, bir haftadır UEFA nezdinde girişimde bulunmaları ve haklarını korumaları için TFF'ye seslerini duyurmaya uğraşıyorlar.
Artık her alanda söz sahibi, dünya oyuncusu bir Türkiye var. Ve bu durum karşısında çıldıran aleyhimize olabilecek her alanda karşımızda bulduğumuz bir dünya… Dolayısıyla, Avrupa ve UEFA'nın da, bu Türkiye karşıtlığından geri duracak hali olmadığı için, oradan da hayrımıza bir şey çıkmayacağı sürpriz değil elbette… Onlar için hak hukuk, hak getire bunu artık biliyoruz; bize hiç de yabancı değil bu yaşananlar… Ancak TFF, Osmanlıspor'un bunca çağrı ve feryadına bir karşılık verdi mi?
UEFA nezdinde herhangi bir girişimde bulundu mu? Önemli olan o… Biz söyleyelim hemen; hayır!..
Böyle bir girişimde bulunmazlar, bulunmayacaklar da... Çünkü, küçük hesapları var.
Üzücü olan; kurumlarımızı yönetenlerin, ülkeyi yönetenlerle aynı vizyon ve misyonu taşımaması… Türkiye için ne büyük kayıp!...
EFELER GİBİ HEY!...
Kadın voleybolunda olimpiyatlara katılacak kadar iyiyiz.
Kulüp ve takımlar bazında, Avrupa ve dünya şampiyonalarının en iyileri arasında, Grand prixlerin en zorlu ekiplerinin içindeyiz.
Kadınlarda durum böyleyken, erkek voleybolunda dünyadaki ve Avrupa'daki yerimiz epeyce gerilerde...
Erkek voleybolcularımız hem takımlar seviyesinde, hem de milli takım bazında bugüne kadar, kendinden söz ettirebilecek bir başarının altına ne yazık ki imza atabilmiş değil.
2017 yılında Polonya'da gerçekleştirilecek olan Avrupa Şampiyonası yolunda, iyi bir performans gösterdikleri ise gözlerden kaçmıyor. Avrupa Şampiyonası elemelerinde erkek voleybolcularımız büyük bir başarı hikayesi yazıyorlar ve yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiler.
HAYDİ ÇOCUKLAR
Geçtiğimiz hafta Portekiz'i kendi evimizde 3-0 gibi net bir skorla devirmeyi başardık. Şimdi sıra, bugün Portekiz'de yapacağımız karşılaşmada...
Şayet bu maçtan iki set almayı başarabilirsek, seneye Avrupa şampiyonasındayız.
Portekiz'i geçtiğimiz yıl, dünya liginde iki defa yenmeyi başardık. Kendi evimizdeki maçta 3-0 gibi net bir skorla geçtik. Şimdi bize sadece iki set gerekli....
Tarihimizde, erkekler kategorisinde daha önce iki defa katıldığımız bu şampiyonaya üçüncü defa katılmaya çok küçük bir gayret kaldı.
Ha gayret çocuklar!...
Başardığınızda, Türk voleybolu adına çok büyük bir adım olacak...
YANLIŞ HESAP GSB'DEN DÖNER
Türk Spor Teşkilatı'nı gereksiz yere tartışılır hale getirmek yoruma muhtaç.
Spor federasyonlarımız seçim sathı mailine girdi.
Önümüzdeki birkaç ay içerisinde sporumuzu 2020 Tokyo Olimpiyatları'na hazırlayacak yönetimler belirlenecek.
Özellikle içinde bulunduğumuz ay, çok hareketli geçeceğe benziyor.
Ancak bakar mısınız hâlâ hiç kimsenin sporun gelecek dönemdeki yol haritası için ortaya bir şey koyduğu; proje bazında kafa yorduğu yok… Varsa yoksa, "Tekrar nasıl başkan olabilirim?" derdi ve hırsı ile devletin imkanlarını boşa harcamak… Seçimlerle alakalı usulsüzlük, haksızlık, yolsuzluk, arsızlık dedikoduları öyle bir hâl aldı ki, insan duyduklarına inanamıyor.
Koltuklarını kaybetme korkusu yaşayan ve başarısızlıkları ortada olan bazı başkanların yaptığı cambazlıklar, kendilerine rakip çıkmasını önlemek adına sözüm ona aldıkları 'tedbirler' karşısında hayretler içindeyiz.
Türk spor tarihinin en önemli olayı hiç şüphesiz, 2004 yılında federasyonların özerkleştirilerek, spora kendi kendini yönetme hakkının tanınmasıdır.
Ancak, federasyonlarımıza tanınan bu kendi kendini yönetme hakkı, hiçbir zaman seçilen federasyon yönetimine, ömür boyu koltuğa yerleşme ve federasyonun denetimsiz bırakma anlamı taşımaz.
Ülkemizde, sporun patronu Gençlik Spor Bakanlığı'dır ve her türlü denetim hakkını elinde tutar. Şayet yanlış giden bir şey varsa düzeltmeye de, düzelttirmeye de gücü yeter.
Özerklik sonrası iyi niyetlerle yönetmeliğe konulduğu bilinen, 'Bir federasyon başkan adayının, delegelerinden istediği 'yüzde on beş imza' konusu ile delegelerin tespit yöntemleri, delege sayılarında alt ve üst sınırlamaların olması gibi zamanında iyi niyetle konmuş ancak daha sonra sulandırılmış konular spor teşkilatının birkaç saatlik bir çalışma ile halledebileceği basit sorunlardır.
Hukuk müşavirliğine gerekli çalışmayı yaptırıp, MDK'dan (Merkez Danışma Kurulu) çıkarılacak bir karar, doğrunun ne olduğunu göstermeye yetecek ve bütün dedikoduları bitirecektir.
Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni çalıştırmaya gerek yok ki… Senin elinde bu yetkiler dururken, bu kadar kolayca halledilebilecekken, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden Türk sporunun bugüne kadar çıkmış en önemli kanununu ve Türk Spor Teşkilatı gibi bir önemli kurumu, gereksiz yere bu kadar tartışılır hale getirmek gerçekten yoruma muhtaç… En azından bizim anlamamız mümkün değil...