Sportif hareket, sporda bereket

Yunus Akgül
Türk sporunun üstündeki ölü toprağının kalkması için sportif etkinliklerin ülkemize gelmesi gerekir. Final Four sayesinde en iyiler İstanbul'da olacak. Türkiye isterse alabileceği nice organizasyonlar var.
Uzunca bir süredir organizasyonsuz kaldığı için Türk sporunun üstünde epeyce toz biriktiğinden sporseverler şikayetçi… Daha önceki yazılarımızda Türkiye'nin büyük spor organizasyonlarına aday olmaktan vazgeçişini eleştirmiş ve nihai hedefi olimpiyat düzenlemek olan bir ülkenin mutlak surette spor organizasyonları yapmaya devam etmesi gerektiğinin altını sıklıkla çizmiştik.
Akdeniz Oyunları, FIBA Erkekler Dünya Basketbol Şampiyonası, Yaz ve Kış Üniversiade Oyunları, Şampiyonlar Ligi Finali, EYOF Gençlik Oyunları, FIBA Kadınlar Dünya Basketbol Şampiyonası, Formula, Moto GP gibi daha birçok sportif etkinliğin Türkiye'ye gelmeye devam etmesi gerekli ve çok önemlidir.
Bu tür organizasyonlar daha büyüklerini yapabilmek için sepette biriktirilen en büyük tecrübelerdir. Ayrıca ülkenin insanları için de sosyal anlamda büyük moral, motivasyon sağlar; kendine güveni artırır. Yolunda gitmeyen her konuda, her alanda normalleşmeyi getirir.
Basketbolda yıllardır Euroleague'in sponsorluğunu yapan Türk Hava Yolları, 2016-2017 yılı Final Four müsabakalarını Türkiye'ye almayı başardı. Bu demektir ki; dünyanın en önemli spor organizasyonlarından olan Final Four sayesinde, Avrupa'nın en iyi takım ve basketbolcularını izleme şansı ülkemize gelecektir.
Daha da önemlisi, önümüzdeki sene sadece Türk potası bir şenlik yaşamayacak, aynı zamanda sporun her alanına bir hareket ve bereket gelecektir.
FİNAL FOUR BÜYÜK KAZANIM
Çok uzun süredir ülkemiz sporu adına, böylesine önemli bir spor organizasyonunu gözümüz, gönlümüz nasıl da arıyormuş onu anladık bu vesileyle… Önümüzdeki takvimde, Final Four dışında ev sahibi olacağımız bir organizasyon da görünürde yok zaten….
Bu nedenle, THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'yı bu düşünce ve girişiminden dolayı kutlamak gerekli… Bu kazanıma büyük destek sağladığını bildiğimiz Avrupa Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel'i de ihmal etmeden… "Darısı, spor teşkilatımızın ve diğer federasyonlarımızın başına" diyor, Türkiye'nin isteyip de alabileceği daha nice nice organizasyonlar olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
"Türk sporunun üstündeki ölü toprağı nasıl kalkar?" diye sorarsanız, ivedi yol budur!
EVDEKİ HESAP, ELDEKİ TOHM'A UYAR
Olimpiyat Hazırlık Merkezi değerlendirmeye alınmalı ve daha sonra yenileri düşünülmeli.
2016 Rio Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları bitti...
Kimine göre çok başarılı, kimine göre ise başarısız olarak döndüğümüz bu büyük organizasyonun etkileri ve tartışmaları, konunun muhatapları tarafından tartışılmaya devam ediyor.
Başarı ya da başarısızlık dediğimiz husus, bardağa neresinden baktığınızla alakalı… Birine göre dolu görünen bardağın yarısı, bir diğerine göre boş olabiliyor.
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç geçtiğimiz hafta verdiği beyanatlarda, sporcularımızı olimpiyatlara daha iyi hazırlamamız gerektiğinin altını çizerek, bu amaca yönelik olarak alacakları bir dizi tedbir sıraladı.
Dünyanın sayılı ülkelerinde mevcut olan Olimpiyat Hazırlık Merkezleri'nden (TOHM) ülkemize iki tane yapmayı planladıklarını ifade etti.
Türkiye adına gerçekten sevindirici açıklamalardı bu söyledikleri…
BU TESİSLERİN KÜLFETİ ÇOK
Olimpiyatların Türkiye adına ne kadar önemli olduğunu ve bu organizasyona en fazla katılım ve daha çok madalya ile dönmenin aynı zamanda bir gelişmişlik göstergesi olduğunu bilen bir bakanımızın olması çok önemli...
Ancak sayın bakanımıza bir hatırlatmada bulunmak isteriz.
Olimpiyat Oyunları'nda hem katılım sayısı, hem de madalya sıralaması bakımından ilk 10'da yer alan ülkelerde, bahsedilen ölçülerde birer tane olimpiyat hazırlık merkezi mevcuttur. Söz konusu tesisler, devasa boyutlarda olup yönetilmesi çok zor, külfeti çok fazladır.
Sayın bakanımıza tavsiyemiz, Ankara Eryaman'da mevcut olan 'Olimpiyat Hazırlık Merkezi'nde bir inceleme yapması ve olimpiyat öncesi hangi federasyonların burada çalışma yaptığını; bu yerleşkede kaç spor uzmanının, doktorun, antrenörün görev yaptığını tespit etmesi yönündedir.
Önce eldeki mevcutları iyi değerlendirmek, sonra da yenilerini yapmakta yarar vardır diye düşünmekteyiz.
MUTFAKTA PİŞER AMA SADECE SPORCUYA MI DÜŞER?
Sporcularımızın kazandıkları para analarının ak sütü gibi helâl, tartışılmaz. Ancak sporcuyu sporcu yapan antrenör ve kulüpleri hep 'es' geçilir. Kulüplerin de artık bu ödüllerle onore edilmesi gerekir.
Kabul etmemiz gerekiyor ki, Avrupa, dünya ya da olimpiyat şampiyonu olan veya ilk üçte yer alan sporcularımız, maddi bakımdan kelimenin tam anlamıyla abad oluyor.
İstikrarlı bir şekilde, gençler kategorisinden başlayarak birkaç defa kürsüye çıkan sporcunun, deyim yerindeyse "Hayatı kurtuluyor."
ONLAR GERÇEK KAHRAMAN
Üstelik son dönemde ödül miktarlarında yapılan ciddi indirimlere rağmen...
Yanlış anlaşılmasın, elbette hiç kimsenin sporcunun kazancında gözü olamaz. Onlar bizim göz bebeklerimiz… Aldıkları paranın analarının ak sütü gibi helal olduğuna inanıyor, imkanlar ölçüsünde her zaman daha fazlasına layık olduklarına yürekten inanıyoruz.
Çünkü olimpiyatlarda, Avrupa veya dünya şampiyonalarında kürsüye çıkmanın daha doğrusu çıkabilmenin ne demek olduğunun yakın şahitleriyiz.
Göz önünde olan, gözlerin üzerine çevrildiği her zaman sporcu olduğu malum… Güç, kuvvet, yetenek, beceriyi onlar ortaya koyduğu için sahada ve kürsüde ön planda onlar yer alır.
Ancak, arka planda sporcuyu sporcu yapan başka bir güç daha vardır ama çoğunlukla bu hep 'es'geçilir. Bu ciddi emeğe ve fedakar ekibe, kürsü için uğraş veren arka plandaki isimli-isimsiz birçok insana, genelde hak ettiği değer verilmez.
Oysa ki, sporcuların antrenörleri ve kulüpleri görünmeyen kahramanlardır.
Sporcunun kürsüye çıkması, madalyayı boynuna takması için, yıllarca gece-gündüz uğraşarak büyük bir özveri ile çalışırlar.
KULÜPLER MAĞDUR EDİLİYOR
Kimsenin tanımadığı 'noname' bir sporcuyken ve daha omuzlara alınmaya uzun zamanları varken onları yedirir içirir; hatta maaşlarını verir, eve ekmek götürebilmelerine de uğraşırlar.
Biz de, görevdeyken bütün bunları bildiğimiz için daha önceki ödül yönetmeliği düzenlemelerimizde antrenörlere ve kulüplerimize özel önem vermiş, onların geçmişte uğradıkları mağduriyetleri gidermeye çalışmıştık.
Ancak, son düzenlenen ödül yönetmeliğinde özellikle kulüplerin mağdur edildiği ifade ediliyor. Oysa, bu kulüplerimizin sporcu sayesinde kazandıklarını yine sporcularımıza harcayarak Türk sporuna katkı vermeye çalışacaklarını unutmamak gerekir.
Son olarak kulüplerimiz, Spor Toto bütçesinden olimpiyat ve paralimpik sporcularımıza verilen ödüllerin de yine dışında tutulmuşlar.
Bu olimpiyat yolculuğunda asıl kahrı çekenler onlar...
Kulüplerimizin hem maddi, hem de manevi olarak onore edilmeleri gerekiyor; bu kararın da yeniden gözden geçirilmesi...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.