BiSiKLETTE MARKAYIZ
- Yunus Akgül Yazıları
- 30 Nisan 2016, 00:06:46
2.2… 2.1… 2HC…
Ne matematiksel ne de bir kimyasal formüldür yukarıdaki rakam ve harfler… Bisiklet ülkesi olma yolundaki bir sihirli formülün; Türkiye'nin en yüce makamı adına düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Türkiye Bisiklet Turu'nun geçirdiği evreleri anlatan kategorilerin ismidir yukarıdakiler….
Tek cümle ile "Türkiye, bisiklette sınıf atladı" demektir.
24 Nisan Pazar gününden itibaren bir kez daha yerli ve yabancı sporseverler olarak, gerek yarış parkurunda gerekse televizyon başında Türkiye Bisiklet Turu'nu, uluslararası adıyla Tour of Turkey'i izliyoruz.
Bu tur, dünyanın üçüncü sınıf bisikletçilerinin kendi aralarında bir turistik gezi, UCI'nin de en alt kategorideki bir etkinliği durumunda iken, 2005 yılında alınan bir karar ve uygulanan bir dizi tedbir sonrasında hayata döndürüldü.
2006 yılında bir basamak yükselerek 2.2 seviyesine, 2008'de ise 2.1 seviyesine çıktı.
O yıl hayata geçirdiğimiz 'İlkler' sayesinde, dünyanın en iyi bisikletçilerinin yarıştığı bir spor organizasyonu olma özelliğini kazandı.
Kız Kulesi'nden Kızıl Kule'ye, pedal pedal Türkiye
2008 yılında düzenlediğimiz ve organizasyonu dünyaya mal etmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığımız 44. Tour of Turkey, Türk sporu ve Türk Bisikleti için birçok açıdan bir milat oldu. İstanbul'dan Alanya'ya doğru dönmeye başlayan pedallarla beraber, artık her yıl Tur'un başarısı da büyüyerek dönmeye ve doğal olarak dünyanın gözü de Türkiye'ye çevrilmeye başladı.
Salonlarda, statlarda dünya çapında organizasyonlar yapmıştık ama 44.Tur, dış mekanda yaptığımız en büyük çaptaki organizasyon olarak tahta çıktı.
İlk defa 2008'de TRT, Eurosport, DSF, Dubai gibi geniş yayın alanına sahip televizyon kuruluşları tarafından 23 ülkede canlı olarak verilmeye başlayan yarışın Türkiye'ye getirdiği tanıtım geliri, o yıl 150 milyon euro civarına, turizme katkısı da 100 milyon euro'ya ulaştı. Sadece bu dev yayın prodüksiyonu için 70 yabancı, 120 Türk personel görev yaparken çekim sırasında ilk defa bir adet uçak, iki adet helikopter , dört adet motosiklet, 6 parkur kamerası da dahil olmak üzere toplam 20 kamera kullanıldı.
2010 yılında, pro turların bir alt seviyesinde yer alan 2HC kategorisinde değerlendirilen Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, altı yıllık bir mücadele ile şimdi en üst seviyeye yani Fransa Bisiklet Turu seviyesine çıkmanın kapısında… İçeri girip, giremeyeceği bu yıl düzenlemekte olduğumuz yarışın sonucunda belli olacak.
Bu Tur çok kıymetli
52. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'na özel olarak gelen Uluslararası Bisiklet Birliği Başkanı Brian Cookson'ın "Türkiye'nin gelecek yıl pro tur olması yönünde ilk izlenimler fevkalade iyi" diye görüş bildirmesi, seneye pro tur düzenleyeceğimizin de ilk sinyalleri olarak kabul edilebilir.
Dünyanın en güzel parkuruna sahip tur vesilesiyle şu sıralar bütün dünya, ülkemizin en güzel köşelerini izliyor.
Canlı yayınlarda ünlü bisikletçilerin Kapadokya etabı sırasında, etraftaki güzellikleri seyretmekten yarışa konsantre olamadıklarını dinliyoruz.
Bir spor dalının dünya ya da Avrupa şampiyonasını gerçekleştirirsiniz ve orada biter.
Ta ki, yıllar sonra uzun mücadeleler sonunda tekrar alıncaya kadar...
Oysa Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu gibi her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen organizasyonlar, ülke tanıtımına ve sporuna doğrudan katkı veren etkinliklerdir.
Bu açıdan bakıldığında bu organizasyonun kıymeti çok daha iyi anlaşılır.
Bisikletten şampiyon çıkar
Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, 2020 Olimpiyatları'nı "Yetersizlik değil siyasi nedenler" yüzünden ülkemize getiremeyişimiz, adaylığımız sırasında Türkiye Bisiklet Turu markasının, dünya spor kamuoyu önünde en büyük referanslarımızdan biri olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bu prestijli organizasyonda tek eksiğimiz, Tur'u kazanacak bir Türk takımının henüz olmayışıdır.
Bunun için çok fazla bekleyeceğimizi zannetmiyorum. Tıpkı, TEB BNP Paribas İstanbul Cup Uluslararası Kadınlar Tenis Turnuvası'nda Çağla Büyükakçay, hasretimizi nasıl bitirmeyi başardıysa, bisiklette de bir şampiyon çıkarma sevincimiz uzak değildir.
'FOOTBALL' AYAĞA DÜŞTÜ
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu ve Çağla ile övünürken bir holiganın hakem dövmesini dünyaya seyrettirdik. Yandaşları da sırtını sıvazladı
Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu ile bir haftadır tüm dünyaya ülkemizin güzelliklerini seyrettirmekle gururlanırken, eş zamanlı olarak yine aynı hafta bir holiganın tribünden atlayarak hakem dövmesini dünyaya seyrettirmek… Hatta… Şiddetin vücut bulmuş halinin, aynı gün teniste ilk defa gelen şampiyonluktan daha fazla medyada yer bulması…
Bunun adına ne diyelim şimdi?
İnsan, yorumlamakta aciz kalıyor. Amatör ligden Süper Lig'e kadar, sahalarımızdaki olaylar hemen hemen hiç eksik değil...Her defasında "Bu son olsun" temennisinde bulunmak da hem samimiyetten uzak, hem de çözüm değil… Bu işe bu kadar kafa yorup da sonuç alamayan başka bir ülke var mıdır, bilemedim.
Bir olayı bu kadar çabuk baştan çıkaran başka bir millet var mıdır, onu da bilemedim.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Yasası'nı büyük umutlarla çıkarmıştık ama hakkıyla uygulayabilen ne bir emniyet müdürü, ne de bir vali görebildik.
Gereğini yapan kolluk kuvvetlerini de hakimlerimiz adeta madara ediyor. Yaptığı eylemden sonra televizyonlarda görüntüleri saatlerce yayınlanan, gazetelerde boy boy fotoğrafları çıkan holigan ise efelenerek tehditler savurmaya devam edebiliyor; yandaş kitlesi tarafından sırtı sıvazlanabiliyor.
Gazeteci Simon Kuper'in, 22 ülke dolaşarak yazdığı ve ülkemizde de yankı bulan 'Futbol Asla Sadece Futbol Değildir' kitabında ülkemiz için olan tespitlerini okursanız, bu yaşadıklarımızın tesadüf olmadığını daha iyi anlarsınız. Hani Passolig uygulaması olayların önüne geçecek, şiddeti bitirecekti!..
Türk futbolu bitti, şiddet bitmedi.
Maalesef bu son olmayacak
Olimpiyat gibi dünyanın en büyük spor organizasyonunda bile kendi akreditasyon kartını danışmanına verip, yasakları hiçe saydığı için kartı iptal edilen bir spor bakanı örneği spor tarihimizde kayıtlı dururken, bir holiganın başkasının kartıyla sahalarda terör estirmesini de ne kadar garipsemek gerekir, o da ayrı bir konu… Türk futbolu bu kafayla gittiği sürece, değil yürümesi ayakta kalması imkansız… Bu gördüğümüz de pek tabii son olmayacak ve görünen odur ki; bu çirkin olayların şiddeti daha da artarak, içinden hiç çıkılmaz bir hal alacak ne yazık ki..
Adı üstünde 'Football'…Ayak topu yani… Ama hiç bu kadar ayağa düştü mü?