Uyuyan dev ayağa kalkar mı?
- Yunus Akgül Yazıları
- 01 Nisan 2016, 23:45:15
İhtilâlsin, efsanesin bir DEVsin Trabzon Tek büyük var o da sensin şampiyon Trabzon Hayde hayde vur hayde Trabzon!.." Trabzonspor'un filelerle buluşan her golü sonrasında yükselen ve dillere destan olan "Uy Aha" marşının nakaratıdır bu sözler… "Hep birlikte uyuyan devi ayağa kaldıracağız"… Bu da Trabzonspor Kulüp Başkanı Muharrem Usta'nın üç gün önce bir söyleşisinde sarf ettiği sözler… Konuşmasında, kendi jenerasyonunu bir zamanların şanslı Trabzonsporluları olarak nitelendiren sayın Başkan, yaşadıkları şampiyonluk gururunu çocuklarının da yaşamaya ihtiyacı olduğunu vurguluyor...
Gerçekten, uyuyan bu devi uyandırmak, ayağa kaldırmak söylediği gibi mümkün müdür?
Daha doğrusu, devlik iddiası olan Trabzonspor'un dev bir tarafı kalmış mıdır?
Uyuyan devin uyanması "Süper Lig Şampiyonluğu" demektir ki; 32 senelik bu hasret, mevcut yöntem ve yönetimle sona erdirilebilecek midir? İlk etapta bu sorulara "Mümkün" veya "İmkansız" şeklinde doğrudan cevap verebilmek çok zor.
Cevap; öncelikle Trabzon şehrinin dinamiklerinde gizli… Trabzon'u iyi analiz etmeden, devin uyanıp uyanamayacağını kestirmek de bu nedenle imkansız...
İliklerine kadar futbol şehri
Her branşta başarılı sporcuların çıktığı Trabzon'un basketbolda Süper Lig temsilcisi vardır, hentbol geleneği sağlamdır. En iyi boksörlerin, güreşçilerin membaıdır. Kucaktaki bebeğinden, bucaktaki yaşlısına kadar, kadını erkeğiyle baştan aşağı bir spor şehridir.
Amma… Hepsi bir tarafa, iliklerine kadar bir futbol şehri, bir futbolcu deryasıdır Trabzon… Denizinden hamsinin fışkırdığı gibi sokaklarından, dağlarından, yaylalarından da futbolcu fışkırır.
Türkiye'nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, başta Süper Lig olmak üzere birinci, ikinci ve üçüncü ligler de dahil, her kulübümüzde mutlaka bir veya birkaç tane Trabzonlu futbolcu top koşturmaktadır.
Ve o gençler 61 numaralı formayı sırtlarında gururla taşırlar.
Trabzon, Türkiye futbol liglerinde birkaç sezon önce 9, şimdi ise 6 tane mücadele eden takıma sahip… Süper Lig'de Trabzonspor, Birinci Lig'de 1461 Trabzon, Üçüncü Lig'de Düzyurtspor, Arsinspor, Yomraspor ve Ofspor..
750 bin nüfuslu futbolcu fabrikası bu şehir, liglerdeki takım sayısıyla 15 milyonluk İstanbul ile yarışmakta...
Spor ve daha da özelde futbolda, şehrin en büyük markası olan Trabzonspor'un uykuya yatması veya yatırılmasını analiz ettiğimiz zaman, karşımıza hiç kuşkusuz birincil sebep olarak kulübün kötü yönetilmesi çıkmaktadır.
Aksi halde fotoğraf ortada!
Ancak, Trabzon'u tanıyanlar iyi bilirler ki, Trabzonspor'u yönetmek öyle çok da kolay değildir. "Trabzon ve Trabzonlu için, Trabzonspor her şeydir" demek hiç de abartılı değil...
Taraftarı değil hastası olan, futbolla nefes alan kısaca futbolla yatıp, futbolla kalkan bu şehir, aynı zamanda bir 'klikler' şehridir.
Trabzonspor yöneticilerinin en az kulüp kadar bu klikleri de çok iyi yönetmeleri, Trabzonspor'un DEV olması ve DEV kalmasının şifresidir.
'O kupa Trabzon'a gelecek!'
Trabzon'da Faruk Özak'çılar, Mehmet Ali Yılmaz'cılar, eski futbolcular, Özkan Sümerci'ler, merkez kanat, Of kanadı, İstanbul kanadı, çok güçlü olan yerel medya ile daha nice faktör, ayrı ayrı ama aynı zamanda bir arada ve bir oya titizliğiyle işlenerek yönetilmelidir.
Aksi olduğu takdirde ortaya çıkan fotoğraf, bugün hepimizin malumudur.
Buradan bakınca, işin çok zor be sayın Başkan...
En iyisi sen de İbrahim Hacıosmanoğlu gibi "Fenerbahçe kupamızı çaldı, o kupa Trabzon'a gelecek" diye tutturuver gitsin.
En az iki seçim çantanda kekliktir.
Bizden söylemesi…
MiLLi TAKIMLAR KULÜPLERE FEDA OLSUN
Basketbol ve voleybolda kulüp bazında iyiyiz ama milli takımlarda böyle değil. Federasyonlar daha dikkatli olmalı
Salon sporlarında müthiş gidiyoruz.
Takımlarımız deyim yerindeyse vurduğunu deviriyor...
Basketbol ve voleybolda kızlarımız da erkeklerimiz de yüzümüzü güldürüyor...
Basketbolda Fenerbahçe THY Avrupa Ligi'nde çeyrek finalde… Galatasaray ULEB Kupası'nda yarı finalde… Kadınlarda, Fenerbahçe Avrupa'da dörtlü finale kalma başarısı gösterdi.
Abdullah Gül Üniversitesi Avrupa Kupası'nda yarı finale kadar çabaladı.
Voleybolda da manzara süper...
Fenerbahçe ve Vakıfbank Şampiyonlar Ligi'nde dörtlü finalde...
CEV Kupası'nda Galatasaray, Challenge Kupası'nda İdmanocağı finaldeler.
Yürüyüş gerçekten mükemmel gidiyor...
Bu kadar güzellikler yaşanırken insan kendi kendine hayıflanmadan edemiyor.
Voleybolcu kızlarımızın 2016 Rio biletini alamayıp, olimpiyatlara gidemeyecek olmasını kabullenmek, takdir edersiniz ki Türk sporuna karınca kararınca emek ve yürek vermiş birisi için oldukça zor… Her şeyin iyi gittiği bir dönemde "Ufak bir yol kazası" diyeceğim ama duruma yakından bakınca hiç de öyle görünmüyor...
Bizce, bu olayın adı tek kelime ile intihardır; kızlarımız olimpiyat yolunda adeta intihar ettiler veya intihara sürüklendiler.
Dünyanın en iyileri arasında yer aldığımız kadın voleybolunda "Neden böyle oldu?" sorusunun cevabı federasyonun kulüplere teslim olmasındandır.
Bütün plan program liglere göre yapılıyor.
Milli takım çalışmaları ikinci plana itiliyor, dolayısı ile de yeterince hazırlanıp motive olamıyoruz...Olimpiyatlara 4.5 ay kala düzenlenen Avrupa Güreş Şampiyonası'nda sporcularımız gittiler ve madalyaları toplayıp geldiler. Çünkü olimpiyat hedefi olan hiçbir ülke orada yarışacak sporcularını şampiyonaya göndermedi. Bizler ise en iyi sporcularımızla günü kurtarmak adına oradaydık. Bu şampiyonadan bir sporcumuz sakatlanarak gelseydi hesabını kim verebilirdi?..
Şimdi erkek basketbol takımımızın olimpiyat hedefi var. Siz zannediyor musunuz lig maçlarımızı ve kupa maçlarımızı bu turnuvaya göre düzenledik...
Fikstüre şöyle bir bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Takımlarımızın bu başarıları bizleri çok sevindiriyor, ama nerede milli takımlarımız?..