Şikemiz var kültürümüz yok
Türk futbolunda 3 Temmuz itibariyle başlayan yeni bir süreç var. Her ne kadar futbolu yönetenlerin bazıları şikeyi örtmeyi başarı olarak göstermeye çalışsa da kamu vicdanındaki manzara bambaşkadır. Bugün hâlâ yeryüzünde şampiyonu başka, Şampiyonlar Ligi'ne giden temsilcisi başka olan tek ülkeyiz! Olan şikenin sahaya yansımadığı gibi bir komedi de bizim eserimiz! Biliyorum Trabzonsporlular alkışlarken Fenerbahçeliler yine isyan edecek ama bunu yapmasınlar. Ne alkış istiyorum, ne tepki. Konumuz Fenerbahçe ya da Trabzonspor değildir. Konumuz bu ülke futbolunu yönetenlerin 50 yıldır yaptıkları eyyamdır. Bugüne kadar 200'ün üzerinde şike gerçekleşmiş bu ülke topraklarında. Her şikede aynı şeyler yaşanmış. Bir grup "Örtelim, lig karışmasın" demiş, daha duyarlı başka bir grup "Örtersek UEFA canımızı okur" noktasından hareket etmiş. Sonucunda hep işi yarım yamalak yöntemlerle, ben yaptım oldu mantalitesiyle savsaklamışız. İlk şikeden 3 Temmuz'a kadar yaşanan hep aynı. Buradaki tek fark binlerce tepkiye rağmen bazı şeylerin inkar edilmesi. Dediğim gibi bu Fenerbahçe ya da Trabzonspor meselesi değildir, takımların isimleri farklı da olabilirdi ama inanın bana sonuç birçok açıdan aynı olurdu. Çünkü aslında yaşadığımız sıkıntı şike değil futbol kültürü sorunudur. Şikemiz var, futbol kültürümüz yok, derdimiz budur.
Milli yolumuz
Milli Takım ve rakiplerinin grupta kalan maçlarına bakınca 2014 yolunda ilerlemek için bir tek garanti formül görüyorum: Kalan tüm maçları kazanmak. Bu, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek anlamına geliyor. Kestirme yol özetle. İşin bir de çetrefilli tarafı var. Romanya ve Macaristan rövanşta berabere kalacaklar ve Estonya, Andora'yı yenerken, bize mağlup olacaklar. Bu taktirde alacakları toplam puan 17 olur. 6 puanlı Türkiye, Hollanda hariç tüm rakiplerini yendiği taktirde 18 puan yapar ki bu da bizi gruptan çıkarır. İlk adım çok önemli. Bugün Macaristan'ı devirmek zorundayız. Gideceksek bu şart.
Saracoğlu ve Arena
Bir düşünür şöyle der: 'Doğruyu söylemek değil, anlatmak zordur.' Bizim hakem yanlışları konusunda yaşadığımız da, bu tezi doğrular niteliktedir. Bir grup uyanık, yıllardır "Hakem insandır hata yapabilir!" örtüsüyle, işlerine gelen hakem 'yanlışlarını' savunmaya çalışırlar. Elbette hakem insandır ve elbette hata yapacaktır. Buna laf diyen adam değildir. Lakin hikaye burada bitmez. Gerçekten 'Temiz Futbol' isteyenenin söyleyeceği bir tek cümle daha vardır, o da şudur: Saracoğlu ya da TT Arena'da 'Bana bir daha maç vermezler' korkusuyla çalamayacağı düdüğü, başka bir statta çalan hakem hakem değildir. Dahası adam da değildir. Hikayenin ana fikri de budur!
Beşiktaş farkı
Şampiyon olur mu bilemem ama şansı var. Olmadığını varsayalım, Beşiktaş şu haliyle dahi çok başarılıdır. Diyeceksiniz ki, o zaman neden Samet hocayı eleştiriyorsun? Şundan: Samet hoca işin en zorunu başardı, imkansızlıklar içinde harika bir aile havası yarattı, takım ruhunu canlandırdı ve biz kendisini hep alkışladık. Eleştirdiğimiz nokta; Ekrem Dağ ve Tanju'yu istemeyip sol ön oyuncusu olan Uğur ile Gökhan'dan sol savunmacı yapmaya çalışması. Başarısız olduğunu düşünmüyorum. Daha başarılı olabilirdi, onun altını çiziyorum.
Sarı kart ormanları
Yaklaşık 20 sene önce Türk futbolunu yönetenlere bir öneri getirmiştim. Profesyonel liglerde gösterilen sarı kartların karşılığı olarak, kartları gören futbolcular adına ağaçlar dikilmeli ve her kulübün bir fidanlığı olmalıydı. Profesyonel liglerin açılış törenleri de bir önceki sezonun fidanlarının dikilmesiyle başlamalıydı. O gün başlansa bugün 20 yıllık ormanımız vardı. O ormanda her fidanda kart görenlerin isimleri de yazacağı için Türk futbolunda forma giyenler de bir anlamda ölümsüzleşecekti. Kimse tınlamadı. Karabük Üniversitesi'nde adıma ağaç dikilince o projeyi hatırladım. Ligin marka değeri diyenler acaba doğaya da bu kadar önem verirler mi diye bir hatırlatayım dedim. Bakalım ses çıkacak mı?
2011 şampiyonu Trabzon
AHaber'de Artı Futbol'un bu haftaki konuğu Ersun hocaydı. Yanal, bizim Olcay Çakır'ın "Trabzon sizden sonra, kurduğunuz temeli sağlamlaştırıp şampiyon oldu" dedi, hoca onayladı. Reklam arasında "Hocam 2011'in şampiyonu Trabzon dediniz bu bir dil sürçmesi miydi?" diye sorunca "Hayır bilinçli söyledim" dedi. Ben de kutladım. Bir kez de buradan kutluyorum, ince hesap yapmadan gerçeğin altını çizdiği için. Helal olsun Ersun hoca. Türkiye'nin bildiği gerçekleri söyleyen futbol insanlarına en çok bugünlerde ihtiyacı var. Yüreğine sağlık.
Mahallenin ağabeyleri
Çocukluğumuzda bizim mahallenin ağabeyleri, ceplerindeki olmayan parayla bizlere forma alır ve spora yönlendirmeye çalışırlardı. Polis Erkan ağabeyimiz bizi bu anlamda koruyup kollardı misal. Şimdi o yıllara özendik ve Beylikdüzü Gelişimspor'u kurduk. Ellerimizi de cebimize attık. Başkanımız Yusuf Uzun başta, Beylikdüzü Belediyesi'nin de desteği var. Zaten yoksa altından kalkamazdık. Diğer kurumlardan ise şimdilik nasihat almış durumdayız. Olsun, çocuklara söz verdik. Durmak yok, yola devam.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.