15 Kasım 2024 | Cuma

İnkar ve itiraf!

Fenerbahçe'ye baktım, "tamam" dedim "işler yoluna girebilir. Yeter ki Mourinho yoldan çıkmasın!" Kendisini Fatih Terim'e benzetenlere baktım, "evet" dedim, "saha kenarında Terim'i andırıyor ama Fatih Terim için hayatlarında bir kez olsun erkekçe eleştiri cümlesi kurmayanların, Mourinho'nun hareketlerine dil uzatmaya hakları yoktur" notunu düştüm. Fenerbahçeli taraftarlara kendilerini iyi hissettirmesini sağlayan Amrabat'a baktım, ayaklarıyla yazdığı şiirin nasıl da kolayca okunduğunu fark ettim. Maximin'in son hamlelerinin elbet karşılığı var, yeter ki pozisyon postacıları mektupları o ayaklara taşısın. "En- Nesyri de önce başını kaşısın" dedim, üzerinden ağırlığını atamadığı için futbola katamadığı güzellikleri taraftarların alacak hanesine yazdım. Szymanski'nin geçen sezonun başındaki hallerini hatırlatmak istedim de fazla uzağa gitmedim. Yeni transfer masalları yazılırken, yabancıların ödemesi gereken borçları olduğu gerçeğini inkar etmedim.
Galatasaray'a baktım, açıldıkça derinleşen Osimhen'in başka bir gezegenin futbolcusu olduğu gerçeğine parmak bastım. "Demek ki aranınca her şey bulunuyormuş" dedim. Icardi'nin yokluğuna gösterilen saygıyı, bir adamın takıma can vermesinin bedeli olarak kabul ettim. Geçen sezon yere koyamadığım Barış Alper Yılmaz'ın sahanın içinde kaybolan hallerine baktım da bu ülkede insanlar bile sorgusuz sualsiz kaybolurken bir delikanlıya fazla haksızlık etmek istemedim. Yunus Akgün'ün derli toplu halinin, önümüzdeki maçlarda kale önü sahnelerinde başoyuncuya dönüşeceğini tahmin ettim. Galatasaray'ın ligin en derli toplu takımı olduğunu inkar etmedim.
Beşiktaş'a baktım. Sezon başında el üstünde tutulan takımın yerinde yeller eserken, meseleye hem içinden hem dışından baktım. Kadrodaki yetersizliğin delilleri önümdeyken, bu kadroyu yıpratan gerçeklere de vicdani baktım. Kendi içimde "haksız rekabet" konulu bir sempozyum düzenledim bana katılanlar sadece Kartal pençesi attı, diğerleri yan yattı. Rafa Silva'nın sezon başından beri yediği tekmeler ortadayken, böyle bir vicdansızlığa niye izin verildiğine şaşırmadım. Çünkü bazı düdüklerin, sistemin maşası olan hödüklerin iki dudağının arasında olduğunu biliyorum. Semih Kılıçsoy'un gençliğine duyduğum saygıyla bencilliğine gösterdiğim tepkinin arasında gezinirken, düşündüm de biraz haksızlık ettim. Sezon başından beri hafızama kazıdığım görüntülere mahsuben; bazı hakemlerin Beşiktaş'ı kırıp dökecekleri oyuncak gibi gördüklerini inkar etmedim.
Ligin falına baktım; "bir elinde benzin bidonu bir elinde meşale taşıyan" adamları gördüm. Kara para kasalarıyla kendi yasalarını üreten dokunulmaz züppeleri gördüm. Şiddete susamış bedenlerin savaş çıkarmak için boş nedenler ürettiği topraklarda çocuklara yarın mı kalır? "Çocuklar yanacağına kara paralar yansın" dedim kimse duymadı. "Manzarayı seyredenler gözlerini başka tarafa çeviriyorsa, birileri film içinde film çevirmeyi sürdürecektir" dedim, beylerin kitabına uymadı. Merhamet bu topraklarda eski bir alışkanlıktı artık, asalet sizlere ömür. Kötülüğü temsil edenlerin teslim olmasını beklemenin modası geçmişken neyi konuşacağız? Düşündüm de bu yazımda da boşuna isyan ettim! Kara para kasalarının şifrelerini bilenler, iplerini sahiplerine teslim eden kuklalar medyada makbul adam konumundayken, bizim gibilerin geçersiz olduğunu inkar etmedim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor