Winner
Dün geceki derbi şampiyonu belirleseydi aynı maçı izlemezdik Ancak benzer bir sonuca tanıklık ederdik. Şampiyonluğu ilan etmiş bir takıma göre çok hırslı bir Galatasaray izledik. Şampiyonluğu kaptıran Fenerbahçe, ikinciliği Beşiktaş'a kaptırma riski olan takıma göre kötüydü. Tuhaftır; Jesus, şampiyon olamayan taktiği ve takımı bozmamış, Buruk ise şampiyonluğu getiren ideal on birinden üç değişikliğe gitmişti. Galatasaray'ın üstünlüğüyle sona eren ilk yarıda tek gol Zaniola'dan geliyordu. Fenerbahçe, rakibine hiçbir sorun çıkartamıyordu. İkinci yarıda senaryo değişmedi. Peres'in, "bariz gol şansı" elde eden Zaniolo'yu düşürmesiyle sarı lacivertliler bir kişi eksilince pek çok Fenerbahçeli kanal değiştirmiştir sanıyorum.
İzlemekte ısrarcı olanların direnciniyse İcardi kırdı. Kadıköy'deki golle Türkiye kariyerini sıçratan Arjantinli farkı ikiye çıkarıyordu. Maçın yıldızı, bonservisinin taksidi başlamayan Zaniolo'ydu. İtalya milli takımına çağırılan futbolcu neden 35 milyon avro ettiğini ispatlayan muazzam bir golle İrfan Can'ı ikinci kez avladığında son düdüğe 15 dakika vardı. Sarı kırmızılılar bir anda "tarihi fark" hesabı yapmaya başlamıştı. Bir Galatasaraylı için unutulmaz bir geceydi. Gezegendeki en büyük rakibini farklı bir skorla rahat yenerek kim kupa kaldırmak istemez ki? Okan Hoca'ya bir kez daha "helal olsun"… Kutlamalardan şu maça, bu kadar yıldızlı bir takımı nasıl motive ettiğini katılımcılardan yüklü para alınan bir sertifika programında anlatsa ilgi büyük olur. Bu kadar mütevazı ve insancıl bir karakter nasıl bu kadar büyük bir "winner" olmayı başarmış, tam bir ders (hatta tez) konusu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.