Kız Babası

Ozan Zeybek

Günler, haftalar, yıllar önce bir makale okumuştum. Zamanını hatırlayamayıp da konuyu hatırlamak ciddi haz veriyor adama. İşte o yazıda; tanınan elli felsefeciye sormuşlar. En mutlu olduğunuz gün neydi hayatınızda diye. Yüzde ellinin üzerinde gelen en popüler cevap; ilk çocuğumun doğduğu gün diye oluşmuş. Ben de kızım Ayşe'nin doğduğu gün bambaşka duygu trafiğinin içinde bulmuştum kendimi. Ocak ayının sonunda Frankfurt'un o eksi, buz gibi havası bile vız gelmişti bana. Utanmasam bağrı açık gezecektim heyecandan, mutluluktan. Geçmiş silinmişti sanki belleğimden. Ben de aklı başında olarak o gün hayat bulmuş gibiydim. Ayşe'yi annesiyle hastanede bırakıp eve geldiğimde içimdeki heyecan ateşini söndürememiştim. Herkesi arayıp haykırmak istiyordum. Sanki yeryüzünde baba olan ilk kişiydim. Ölüm yok gibiydi artık hayatta. Tüm maneviyatımın o gün değiştiğini yıllar içinde anladım. Sabah saatleriydi. Ne yiyeceğimi, ne giyeceğimi bile düşünemiyordum. Üçüncü katta yaşıyorduk. Ormana bakan camın kenarına oturdum. Yağan karı izledim. Masanın üzerinde duran, Kemeraltı'ndan aldığım kum saatini gözümün önüne koydum. Yarım saate denk geliyordu. Kendimi test etmek istedim. Kızım Ayşe'den önceki yaşamımı kum saatindeki otuz dakikaya sığdırmaya çalıştım. Tam hatırlamıyorum ama 10-15 dakika sonra tıkandım kaldım. Kendi kendime konuşmaya başladım. Safça gülmeye de… Bilmediğim günahlarımdan da arınmış hissettim o an kendimi. İnsanın bilmediği günahları ne olabilir ki… Yürürken karınca ezmek mi mesela…
Bilerek veya isteyerek hiç kimseyi kırmadım hayatımda. Hep yapıcı olmayı denedim. Uzlaşmacı… Sevecen… İyi niyetli... Kendin için tek şey söyle dersen ki bana; koca bir yufka yürekliyim ben. Çevremde sevdiğim bir kaç arkadaşım, Fenerbahçe puan kaybettiğinde İsmail Kartal'ı aramamı istiyor benden. Hatta helalleş diyorlar. Hellalleşmek için birbirimizin üzerinde hakkımızın olması gerekli. Geçtiğimiz sezon hocayı çok ve haksız yere eleştirdiğimi düşünüyorlar. Tekrar aynı konulara girmek istemiyorum. Hayatım boyunca inanmadığım hiç bir şeye değinmedim, dokunmadım. İnanmadığımı konuşmadım.İsmail hoca için benden yorum bekleyenlere; tanımıyorum şahsen ama çok iyi bir insan olduğunu düşünüyorum diyorum. Hayat mı yoksa yaş mı insanı değiştiriyor, bilmiyorum. Eskiden büyük masalar kurardık. Şimdi küçüğün küçüğünü yaşamaya başladık veya ben öyle yapıyorum. Geçenlerde Beyazıt Öztürk ağabeyimle sohbette eskilere indik. Çocukluk yaşlarımızda bir konu vardı hani. Arkadaşlar ve dostlar diye ikiye ayırdığımız kümeler. Daha şu yakın tarihe kadar da öyleydi. Ama şimdi bizim için mevzunun değiştiğini konuştuk. Artık ya dostlarımız var ya da tanıdığımız kişiler. Arkadaşlık kavramının yerini, "tanıdıklar" almış. Beyaz ağabeyim,peki son zamanlarda nelerden keyif alıyorsun diye sordu. Diete başladım dedim. -Klasik pazartesi dieti mi dedi "Hayır, bu kez kararlıyım. Hem yeme içme hem de insan dietine başladım" diyerek masumca gülümsedim. Film izliyorum, Vasilis Karras dinliyorum ve eğer birilerini arıyorsam akşam zevk aldığım insanlarla oturuyorum. Tuttuğu takımdan dolayı kimseyi ayırt etmiyorum. İdeolojisi için kimseyle tartışmıyorum. Bunları yapıyorum yapmasına da; lakin henüz resim yapmıyorum, balığa çıkmıyorum, piyano çalmıyorum…

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.