Kepenk sesi
Seksen küsur gün aradan sonra, isteseler de istemeseler de tüm kulüpler aynı gemide olacak. Oynansın mı, iptale mi gidilsin yoksa tescile mi yönelsinler derken, şimdi asıl aktörler sahne alacak.
Oyuncuların bedenlerinin hazır olduğu söylense de, henüz beyinlerinin hazır olmadığından eminim. Sudan çıkmış balık misali; şaşkınlık ve tedirginlikten dolayı, ilk maçların günahının çok olacağını düşünüyorum. Açık ve net konuşuyorum. Bu 8 haftanın; yeni sorunlara, farklı polemiklere ve üzülerek söylüyorum ama bir çok kavgaya tanık olacağını iddia ediyorum.
'Nasıl bırakmıştık, nasıl devam ederiz' sorusu her taraftarın içinden geçirdiği ortak konu. Hedefler farklı lakin bir çoğunun umduğunu bulması güç gibi.
Simaları gözümüzün önünde olsa da, bazı oyuncuların isimlerini bile unuttuk.
Sosyal mesafeyi koruduk korumasına da, futboldan uzaklaştık.
***
Başakşehir, Sivas ve Antep bu hafta maçlarını kazanırlar diye tahmin ediyorum. Rize'de Galatasaray'ın, İzmir'de Trabzon'un ne yapacağını tam kestiremiyorum. Fener boşa atmış ve hafta içi kupayı düşünüyor.
Hani herkesin bir hedefi ve kafasında belirlediği bir rakibi vardır ya... Tamer Tuna da her halde en çok Beşiktaş'ı ve Sergen hocayı mağlup etmek istiyordur.
Kepenk kapanmadan önce Malatya'nın düşüşü ve tam tersi Ankaragücü'nün de yükselişi çok netti. Şimdi rolleri değiştirirlerse hiç şaşırmam. Finalde ise Kasımpaşa ligde kalır diye rahatlıkla fikir beyan edebilirim.
Şu mevzuya pek bulaşmak istemesem de, dokunmadan geçemeyeceğim. Nihat başkan ve Fenerbahçe krizinden bahsediyorum.
Geçmişten husumet değil de, ders çıkarmamız lazım. Bu tarz tartışmaların kazananının olmayacağı apaçık ortada.
Millet zaten heyecan peşinde. Helvayı mı kardıralım, lokmayı mı döktürelim diye sırada bekliyorlar. Bu toplum bir kahve uğruna kırk yıl hatır çekmişken, kalkıpta idam sehpası kurmanın hiç bir anlamı yok.
Gelelim günün sonuna... Biri gözlerini, biri kulaklarını, diğeri de ağzını elleriyle kapamış üç maymun figürü ile her yerde karşılaşıyoruz.
Aslında konu; görmedim, duymadım, bilmiyorum değil. Sırasıyla şeytanı görmemek, işitmemek ve konuşmamak anlamına geliyor. Her yıl Kabe'de üç milyon taş yese de, yine ortalıkta geziyor. Sonuçta çok şey istemiyoruz.
Temennimiz tatlı bir hayat ve şeytansız futbol.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.