Hayal ürünü
Kaliteli futbol özlemi;
Fenerbahçe'de hayal ürünü.
Jose Mourinho'nun saha içindeki sistemini rakamlarla ve krokilerle ifade etmeye çalışanların göz boyama istasyonları hala iflas etmedi. Futbolda tek sistem vardır; savaşçı bir yürek ve mücadele!
Nerde oynadığın değil nasıl oynadığındır mesele. O yüzden içinde soru işaretleri barındıran galibiyetler bile taraftardan tepki görür.
Ne gariptir ki koca Fenerbahçe savunmasından topla orta alanı geçen bir adam göremedim.
Maçın ikinci yarısında rakibine bu kadar top yapma hakkı tanıyan bir takımın, "liderlik hafiyesi" olduğunu söylemek de zordu. En-Nesyri 2 gol atsa da soru işaretlerini üzerinden atamadı. Hantallığı hala trend!
Taraftarlık hanesinde galibiyetin gülen yüzüne alkış tutmak kadar, gerçeklerin acıtan yanına tepki göstermek de var. Çünkü büyük fotoğraf tribünlerden daha net görülüyor.
Fenerbahçe'nin geride bıraktığı yol, alacağı yolun nesi oluyor, sonraki haftalarda göreceğiz.
Ne zaman iyi futbol bu takımın başına taç olacak, o zaman Mourinho'ya bir taht bulacağız.
8 puanlık farkı da kapatması şartıyla tabii.
Galatasaray'ın da Göztepe karşısındaki futbolu yok hükmündeydi. Liderin ilk kez böylesine zorlandığını gördük.
Bunda Göztepe'nin dirençli ve Galatasaray'ı yıpratan halini de inkar etmemek gerek. Arkaya atılan toplarda Galatasaray defansının zaafları ortaya çıkıyorsa, gerekli kademenin hiçbir zaman kaybolmaması zorunlu. Yere göğe koyulmayan Sanchez bu maçta mahkuma anahtarı uzatan gardiyan rolündeydi. Osimhen'i de ilk kez bu kadar etkisiz gördük. Ya tatilini uzatmıştı ya da takım arkadaşlarına bu maçta böyle uyum sağladı.
Rizespor karşısında da gördük ki, Beşiktaş'ta bazı futbolcuların yeniden futbol okuluna yazılması gerekiyor. Her şeyi unutmuşlar.
Bırakın pas yapmayı, koşmayı ve mücadele etmeyi bile. Görünen o ki yöneticiler sadece kulübün kasasını değil futbolun da içini boşaltmışlar.
Merak ediyorum, Al-Musrati'ye bu takımda nasıl forma giydiriliyor?
Sahanın ortasında uykusunu alamamış bir hali var, topsuz oyunun zerresinde yok. Semih Kılıçsoy'un kendisiyle alıp veremediği bir şey var. Geçen sezon yakamoz zannettiğimiz delikanlı bir anda söndü gitti.
Bu takıma "sihirli bir elin" dokunması gerekiyor ya da sahanın içindeki gerçeklerin okunması!
Trabzonspor'un yenilgilerle bu kadar muhatap olduğu bir dönem hatırlamıyorum. Liderle arasındaki puan farkından vazgeçtim, küme düşme hattıyla arasındaki puan farkına bakıyorum da o büyüklüğe hiç yakışmıyor. En kaygan zeminlerde inancın, sadakatin ve futbolun karakterini sergileyenler, meseleyi talihsizliğe yükleyeceğine, omuzlarına binen yüklerin sorumluluğunu alsın yeter!
Premier Ligi izliyorum da rakip hocalar ve futbolcular maçın bitiminde birbirlerini tebrik ediyorlar.
Soruyorum; "böyle bir görüntüyü bizim ülkemizde görebilmek için nasıl bir düşünce devrimi gerekiyor acaba?" Cevabım hazır; "Kötü olmak için bütün şartları zorlayanları zarafet için zorlamaya gerek yok!" Çünkü ipliği pazara çıkarmak pazarın da değerini artırıyor artık, ipliğin de.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.