Talih kuşu
Bazılarının namı önden, kendisi arkadan gelir. Şimdilik; biri gelip başımızı mı okşayacak yoksa kafamıza mı sıkacak diye düşünmemize gerek yok. Korona gittiğinde elbet sahipleri ortaya çıkacak diye bekliyorum. Adamlar Çin'i ülke gibi değil, bir şirket gibi yönetiyorlar. Son yıllarda futbola harcadıkları para ise ortada. Bundan üç gün önceye kadar, dünya yıldızlarını bünyelerinde topluyorlardı. Lakin yaşananlardan sonra planlar mutlaka değişecek. Kulüpler ve paranın sahipleri yine aynı kalacak ama bu kez coğrafyası farklı olacak. Bir kapıda bir dilenci olur derler. Arap, Rus ve Çinliler, şimdi de gözü Türk futboluna çevirdiler. İlgilendikleri kulüplerin isimlerini henüz telaffuz bile edemiyorlar fakat Türkiye'de ekmeğin kaç para olduğunu iyi biliyorlar. Hem ucuz hem güzel olsun gibisine, köylü kurnazlığı mantığında değiller. Hepsi bizim olsunun peşindeler. Hepsi derken; kulüp sayısı değil, satın aldıkları kulübün yüzdesinden bahsediyorum. Zorunuza gitmesin ama; sahip olduğumuz malın değerinin, bizim Ahmet'ten de, Mehmet'ten de daha çok farkındalar. Artık görücüye mi çıktı yoksa vitrinde mi dersiniz , onu size bırakıyorum. Ülkemizde kepenk açabilmek için; Göztepe, Kasımpaşa ve Başakşehir'i mercek altına almışlar.
***
Aslına bakarsanız milli takımımızın son bir yıldaki başarısı bu işin öne çekilmesine de vesile oldu. Yanı sıra genç oyuncularımız Avrupa'da önemli liglerde aktif görevler alınca; ister istemez gözler bize çevrildi. Bu jenerasyonda, dünyanın her takımında oynayabilecek; savunma oyuncularımız ve kalecilerimiz var. Diğer mevkilere de haksızlık etmeyeyim. Şu an her alanda gayet iyiyiz. Uzun zamandır aranan yeni adres muhtemelen ülkemiz olacak. Belki bu işler 3 5 yıl sonra gerçekleşecekti ama oluşan şartlar eylemi hızlandıracak gibi. Çin'e, bırakın futbol oynamak için gitmeyi, turist olarak bile giden olmaz epey bir süre. Bizim halkımız macerayı sever. Yükseliş veya düşüş hikayeleri de ilgisini çeker. Ama yüz yılda oluşan itibarın, yüz günde bitmesine de göz yummaz. Vicdanı da el vermez. Artı yaradılışımız bunu hiç kabul etmez. Eminim bu adamlar derslerine de çok iyi çalışıyorlardır. Bence; değer yargılarımızı, tepkilerimizi, ruhumuzu da öğrenmeye gayret ediyorlardır. Bizim futbolumuzun kahvesi acıdır, dili sivridir ama gönlü temizdir. Zaten onlar da ; batan geminin malları olarak bakmayıp, Avrupa'nın 'Altın Çocuğu' olarak bu senaryoyu vizyona koyacaklar.
***
Bunlar mutlaka bir gün gerçekleşecek. Gününü net tahmin edemem, şahsen tayin de edemem. Sadece şunu söyleyebilirim; o gün kartlar yeniden karılacak ve masa düzeni değişecek. Dört büyük kulübün hegemonyasında dolaşan bir sıfat, yeni adresler için de tur atacak. Gerçekleştiği gün; yabancı kontenjanı, yayıncı firma, altyapılar ve bahis işleri tekrar yapılanmaya gider. Hem daha çok dünya yıldızı gelir hem ülkede paranın rengi değişir. Satranç tahtası kapandığında piyon ile şah aynı torbaya konur. Konur da; bizim esas oğlanlar yine şah olarak kalır. Gerçekleşirse bu tür bir oluşumun öveni de, söveni de çok olur... Sonuçta bunun talih kuşu mu, tahrik kuşu mu olduğunu da zaman gösterir... Seyit Dolunay'ın dediği gibi bize de; 'Gelene de eyvallah, gidene de eyvallah' demek düşer.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.