Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

17 Ocak 2012 | Salı

Lefter için yeterli değil

* Türk futbolunun, Fenerbahçe'nin efsanevi ismi Lefter Küçükandonyadis'i kaybettik. Jübilesinin üzerinden 50 yıl geçmiş olmasına karşın Şükrü Saracoğlu'nda saat 11.00'de yapılan törene Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra 10 bine yakın sporsever katıldı.
Küçükandonyadis'in ölümü ve uğurlanışı ilgili neler söyleyeceksiniz?
O uğurlama Lefter'i doldurmadı. Lefter'i benim gibi bilen ve yaşayanlar için gelenler yeterli değil. 'Pazar sabahı 10 bin kişi gelmiş' diye göklere çıkarılacak bir durum yok. Bağdat Caddesi yürünmez hale gelmeliydi.
Fenerbahçe'nin şike iddiaları ortaya atıldığı zaman o stadyumun nasıl dolduğunu biliyorum! Saracoğlu Stadı'nın sadece en alt katında insanlar vardı; üst katlar boştu.
Hazırlanan tören görkemli değildi.
Lefter, Saracoğlu Stadı'ndan Bostancı'ya cenaze aracılığıyla gitmez; omuzlarda gider! O kadar anlıyoruz Lefter'i işte...
O törenden aklımda kalan bir tek şey var. Beni ekran başında gerçekten hüngür hüngür ağlatan Özlem'in konuşması...
Dedesinin nasıl bir Atatürkçü olduğunu; nasıl bu memleketin öz evladı olduğunu ancak bu kadar güzel ifade edebilirdi birisi... Geri kalanların hepsi göstermelik. Bugünkü Fenerbahçe yönetiminin de Lefter'in değerinin farkında olduğuna inanmıyorum.

FARUK ILGAZ'I HİÇ ANMADI

Cenaze merasimini NTV Spor'dan izledim. Fenerbahçe Genç Takımı'ndan oraya gelenleri dahi tanıyordu genç spiker... Ama mesela Fenerbahçe'nin efsane başkanlarından Faruk Ilgaz'ın adını anmadı! Kamera defalarca gösterdiği halde... 'Lefter gidiyor. Tribünde Lefter ile beraber oynayanlar var, onun yöneticiliğini yapanlar var' diyebilirdi.
Hiç olmazsa o devri yaşayan birisi o genç spikerin yanına konulabilirdi.
Ben genç spikeri suçlamıyorum, nereden bilsin!
Bülent Eken'i, Reha Eken'i nereden tanısın? Ali Koç'u tanıyor. O töreni güzelleştiren insanlar vardı orada... O yaşlarına, o soğuğa rağmen kalkıp gelmiş. 'Biz buradayken, bu tribünler niye boş!' diyen insanlar. Bunun farkında değildi yayıncı kuruluş...
O tören Özlem'in konuşması hariç, A'dan Z'ye Lefter'e yakışmadı.

MASRAF YARIYA DÜŞERDİ

* Küçükandonyadis sizin yakından tanıdığınız bir isim... Kişiliği, futbolu, verdiği mesajları, geride bıraktıkları hakkında neler söylersiniz?
Ben Lefter'i çıplak gözle seyretme şansına ulaşmışlardan birisiyim. Milli takımda, iki tane efsane maçı vardır.
Bir tanesi Atina'da... Yunan Milli Takımı'na karşı, Türk Milli Takımı'nın kaptanı olarak sahaya çıktı ve muhteşem bir gol attığı maç... Atina Stadı'nı dolduran Yunanlılar 'Kefere' diye bağırmışlardı Lefter'e!..
İkinci efsane maçı, o dönemde ortaokulda okuyordum ve maçı izlemek için tribündeydim. Dillere destan, o dönemi bilenlerin hâlâ ezbere saydıkları, Macar takımını biz 3-1 yendiğimizde kimse inanmadı. İstanbul'dan gelen ajans haberlerini, Avrupa gazeteleri teyit etme ihtiyacı duydu. 'Haber doğru mu, ajans sonucu yanlış mı yazdı' diye! O maçın muhteşem oyuncusuydu Lefter... Attığı ve attırdığı goller olağanüstüydü.
Sonra Ankara'da çok birlikte olduk.
Milli Lig yeni kurulmuştu. 'Türkiye Ligi' değildi o zaman adı. Kulüplerin paraları yok, deplasmana Ankara'ya tren ile geliyorlar, trenle geldikleri halde deplasman parasını karşılayamadıkları için her gelişte iki maç oynayarak, masrafı yarıya düşürüyorlardı. Bir cumartesi bir de pazar günü maç oynarlardı.
İki maç oynayacakları için de Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Ankara'ya erken gelirlerdi. Maçların önemine göre perşembeden gelir, Ankara'da kampa girerlerdi.
Biz de Yenigün gazetesinin en çaylak muhabirleri olduğumuz için o işe bizi gönderirlerdi. 'Git röportaj yap, antrenman haberi getir.' Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ta oynayanlar Türkiye'nin en ünlü adamlarıydı. Otele giderdim, kapının önünde yüzlerce insan, Ankara'nın sıfır altı 5, sıfır altı 10 derece soğuğunda, titreşerek beklerlerdi. 'Bir futbolcu el sallar mı ya da otelin lobisinde yürürken görebilir miyiz' diye saatlerce beklerlerdi. En büyük hayal ise kapıdan bir imza alabilmekti.
Genelde de o futbolcular onun havasını bilirlerdi. Kapıya çıkmak, el sallamak pek yoktu.
Ancak Lefter, mahalli, minnacık Yenigün gazetesinin, 17 yaşındakini muhabirini, "Hoş geldin Hıncal" diye karşılar, oturtur, çay ısmarlardı. Saatlerce sohbet ederdik. Futbolculuğundan daha büyük insanlığı vardı.
Türkiye'nin bir numarasıydı. 50'li yıllarda futbol Lefter ile özdeşleşmişti.
Bütün o havalıların en zirvesindeki adam, ama en havasızı... Tanımasan, salona girsen, 'Bunların arasında Lefter var. Göster' desen, gösteremezsin.
O kadar alçak gönüllü, o kadar mütevazı.
Çok iyi bir dostumdu.
Futbolculuğunun ötesinde, insanlığıyla da... Benim en unutulmaz dostlarımdan biridir.

HAYATI ERTELEMEYİN

Yıllar yıllar sonra bir gün Ada'ya bir arkadaşımıza gittik. Ada'da yedik, içtik, eğlendik. Akşam dönmek için iskeleye gidiyoruz, vapura yetişmek için... Arkamdan 'Hıncal, Hıncal' diye seslenildi. Döndüm orada bir kahve, birisi ayağa kalkmış bana el sallıyor.
Baktım Lefter... Yıllar sonra sarmaş dolaş olduk. Hasret giderdik.
O sırada arkadaşlar geldiler "Hadi, vapuru kaçıracağız" diye. Lefter dedi ki "Bu böyle olmadı. Bir gün de bana gel.
Madem Ada'ya geliyorsun." "Ya deli misin kaptan! Sana gelmez miyim" dedim. Kaç yıl geçti aradan!..
Gidemediniz...
Benim yazılarımda en çok yazdığım slogandır "Hayatı ertelemeyin." Çünkü hayatı ertelemenin ne olduğunu en iyi bilen ve yaşayan biriyim ben...
Onun için Sabah gazetesinde de yazdım.
Siz bana bakmayın ama dediklerime bakın.

CENAZEYE KATILSA TÜRKİYE Mİ BATARDI!
Şike soruşturması nedeniyle tutuklu bulunan Aziz Yıldırım'ın, Lefter'i son yolculuğuna uğurlama isteğinin geri çevrilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aziz Yıldırım'a izin verilmemesine çok üzüldüm. Mehmet Haberal'ın annesini ziyaret edememesine nasıl üzüldüysem...
Başbakan nasıl emir verdiyse ve o emirle nasıl yasa değişiyorsa...
Şimdi tutuklular, bu yeni kanunla yakınlarının ölümünü beklemeden ağır hasta olan yakınlarını da ziyaret edebilecekler.
Komisyondan geçti. Mecliste 'kabul edenler-etmeyenlere' kaldı. Birinci derece yakınlarının dışında cenazeye katılma hakkın yok!
Fenerbahçe Kulübü'nün başkanı Lefter'in birinci derece yakını değilse, dünyada hiç kimse Lefter'in birinci derece yakını değildir. Benim mantığım öyle söylüyor.
Bir yandan 'Türküm, Kürdüm, Çerkezim' dediğin zaman kıyamet kopuyor 'Vay kan bağına dayalı ırkçı, faşist kafalı bilmem ne' diye; öbür tarafta kan bağı öne sürüyorsun! 'Oğlu ya da babasıysan cenazeye katılabilirsin!'

KARARI YARGI VERMELİ
Batar mıydı Türkiye? Aziz Yıldırım'ın resimleri stadyumda, dağlar gibi asılıydı.
Lefter'in torunu çıkıp "En büyük başkan Aziz Yıldırım" diye nutuk atıyor, tribündeki Başbakan bu nutku alkışlıyor.
Bunların hepsini görüyorsun.
Aziz Yıldırım'ı efsane yapıyorsun. Gelse o kadar orada olmazdı Aziz Yıldırım! 'İşi birinci derece yakını' diye yazılı kanunlara bağlamak yerine 'O hapishanenin savcısı karar verir' ya da 'Yargılandığı mahkeme kararı verir' diye yargıya bıraksan, biter gider. Ama Türkiye'de hiç kimse sorumluluk almak istemiyor.
Yarın sorarlar 'Vay efendim Aziz Yıldırım'a izin verdin de Hıncal'a niye vermiyorsun?' İyisi mi biz hepsini bir kalemde çizelim gitsin.

ASLI CiNAYETE KURBAN GiTTi

* Her ölüm erkendir ve Aslı'nınki de erkendi. 17 yaşındaydı. Türkiye'de pek de kimsenin ilgilenmediği bir sporda kendini kanıtlama savaşı veriyordu. Palandöken'de yapılan antrenman sırasında, hayata gözlerini yumdu. Ne yazık ki her zaman ki ihmalkarlığımız burada da iş başındaydı!
O işin korkunç bir yanı var. Üzücü yanını herkes yazdı. Ama korkunç yanını kimse yazmadı, kimse de üstüne gitmedi. Aslı'yı öldürdüler. Aslı kaza ile ölmedi. Aslı bir cinayete kurban gitti.
Ama bu cinayetin failini arayan yok!
Ne Spor Bakanı, siyasi otorite arıyor, ne Vali arıyor, Erzurum'da idari otorite, ne de medya arıyor, dördüncü güç! 'Aslı'nın katillerini bulun' diye meclise soru önergesi mi vermek lazım.
Etrafı odunlarla çevrili bir alanda kayak yapılmaz değil ki milli takım antrenmanı...
Yani orada sürat kayağı yapılıyor.
Keyif için kayarsın, ileride ağaçları görürsün ona göre yavaşlarsın, durursun. Ama hız yapacağın, saniyelere, saliselere karşı yarıştığın bir parkurun kenarında odunlar olur mu ya?
Bir milli takım antrenörü ona emanet edilmiş çocukların böyle bir parkurda idman yapmasına izin veriyor!
Bir Kayak Federasyonu Başkanı milli takımı oraya gönderiyor 'Çalışsınlar' diye.

AMBULANS NASIL OLMAZ!

Dahası kayak her an tehlikesi olan bir spor. Her an!.. Etrafı odunlar değil ağlarla çevrili parkurlarda bile dünya çapında ne kayakçıların ender de olsa kaza geçirdiklerini, öldüklerini, spor yapamaz hale geldiklerini biliyoruz.
O zaman kayak antrenmanı yani sürat kayağının yapıldığı yerde en olması gereken şey ambulans. Ambulans yok!
Aslı kafasını vurup komaya girdiğinde Erzurum'dan ambulans isteniyor.
25 dakikada geliyor ambulans!
Böyle bir gaflet olabilir mi? 'Bunun hesabını kim verecek?' diye bir tek ses duydunuz mu bugüne kadar? Medyada ya da siyasette ya da orada ya da burada... İşin korkunç yanı bu.
Aslı'nın dedesinin sözlerini okudum.
İnanamadım! Ben Aslı'nın dedesi, babası olacağım yıkarım ortalığı... "Evladımın kaderi öyle yazılmış" diyor dede! Bu nasıl bir boyun eğiştir!
Olacak şey değil!..
Yıllar yıllar evvel benim Ankara Koleji'nden tanıdığım, kız kardeşimin arkadaşı, bir kızcağız evlendi. İstanbul'daki bir hastanede doğum yaptı.
Gece yarısı kanaması oldu. Nöbetçi doktor yok hastanede! Kıza kan vermek için oradan, buradan, şuradan birileri geliyor. Kocası bas bas bağırıyor "Evlenirken biz kan muayenesi yaptırdık.
Benim kanım karımla aynı.
Benden alın. Bu verdiğiniz kan yanlış" diye... "Hayır, sen ne bilirsin. Biz kontrol yaptık" diyorlar ve kıza yanlış kar verdiler. Kız öldü.

2012 OLDU DEĞİŞEN YOK

Cenaze bittikten sonra annesini aradım, dedim ki "Hastaneyi dava edin. Çünkü ünlü bir hastane, şubeleri olan bir hastane... Ben de şahitlik ederim.
Gazeteci olarak da bu işin peşini bırakmam" dedim. Annesi bana "Dava falan açmam. Kızımın kaderi bu kadarmış" dedi! Bu dediğim olay 1980'de... 2012 oldu değişen bir şey yok!.. Trafik kazalarında her sene yollarda bir Anadolu kasabası yok oluyor. 'Ee kader böyleymiş!' Bunun bir cinayet olduğunun kimse farkında değil. Erzurum'daki savcılar dahil!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor