* Aziz Yıldırım'ın, 58. maddenin değiştirilmemesini istemesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Fenerbahçe'nin dik duran tek adamı. Başından beri tutuklu yargılanmasını kabul edemiyorum, hep söyledim zaten... Son zamanlardaki tavrını da yürekten alkışlıyorum.
Aziz Yıldırım'ın dışındaki bütün Fenerbahçeliler, Fenerbahçe'nin suçluluğunu kabul etmişler, 'Biz paçayı en ucuz nasıl kurtarırız' telaşı içindeler!
Bir tek Aziz Yıldırım, dik duruyor. "Ben masumum, Fenerbahçe de masum. Ben bunu kanıtlayacağım" diyor.
İçeriden de haber gönderiyor: "Sakın 58. maddeyi değiştirmeye uğraşmayın" diye... Bu hareketi ben alkışlarım. Sonuna kadar da Aziz'in yanında dururum.
* Bu aşamada Kulüpler Birliği'nin tavrı pek anlaşılır değil! Son olarak "Genel kurul toplantısını istemediklerini ancak katılmamazlık da yapmayacaklarını" açıkladılar!
Kulüpler Birliği şaşkın. Ben böyle bir birlik falan tanımıyorum. Başkanı Yıldırım Demirören olup da bildirisini Adnan Öztürk ile Ali Dürüst'ün ortak kaleme aldığı bir birliğe benim inancım yok. Demek ki; bir hesap, bir pazarlık işi... Üzerinde durmaya bile değmez.
HASAN ŞAŞ AŞAĞILIK MI?
* Türkiye Futbol Federasyonu, radikal bir karara imza attı ve yönetim kurulunun yetkisinde bulunan küme düşme, hükmen mağlubiyet gibi önemli kararları, disiplin kuruluna devretti. Böylece bir yükten kurtulmuş mu oldular?
Federasyon Allah'ın günü aczini ilan ediyor. 'Ben acizim, ben Türk futbolunu yönetemem' deyip duruyor.
* Terim'in maçlarda muhalefet ettiği akreditasyon kartı takma zorunluluğu da kaldırıldı.
Bu federasyon bırak şike davasını, akreditasyon davasını çözemedi! Bir tek Fatih Terim'e akreditasyon kartı taktıramadığı için karar aldılar. Dünyanın en aptalca kararı... Aptalca... 'Teknik direktörler kart takmayacaklar. Yanlarında taşıyacaklar.' Mehmet Ali Aydınlar'a soruyorum: Niye kart takmayacaklar?
Mehmet Ali Aydınlar'ın şahsına; bir başkasına değil... Bu kararı o aldı çünkü...
Teknik direktör niye kart takmayacak?
Kart takmak gereksiz bir şeyse öbürleri niye takıyorlar? Onları niye mecbur ediyorsun; kart takmak insanı aşağılayan bir şeyse!
Fatih Terim, yukarı bir adam da Hasan Şaş aşağılık bir adam mı? O niye takmak zorunda? Ya da Galatasaray'ın sahaya giren yöneticisi, doktoru ya da masörü! Onlar takmak zorundalar da teknik direktör neden takmıyor? Mehmet Ali Aydınlar bana bu kararın mantıklı bir gerekçesini açıklamadığı sürece ben bu kararın 'Aptalca' olduğunu her hafta söylemeye devam edeceğim. 'Efendim; biz araştırdık, akreditasyon kartının takılı olmasına gerek yok. Herkes cebinde taşıyabilir. Ama üstünde bulunsun ki önüne gelen sahaya girmesin' desin tamam... Ben otobüse binerken basın kartım boynumda binmiyorum.
Kapıdan girerken şoföre kartımı gösteriyorum, otobüse biniyorum.
Bunu herkese yaparsın, mesele yok. Ama teknik direktörün ayrıcalığı ne; Aydınlar bana onu söylesin.
Teknik direktörler takmasın dediği halde, Beşiktaş'ın hocası Carvalhal boynuna taktı. Mehmet Ali Aydınlar acaba yüzünde bir sıcaklık hissetti mi?
Carvalhal ne demek istiyor acaba? Niye taktı o kartı? 'Cebinde taşısın' dediği halde adam boynuna taktı. Bu bir tokattır. Bu aptalca karara atılmış bir tokattır. Ayrım yapamazsın arkadaş!..
İnsanlar arasında ayrım yapamazsın.
Sahaya girenler takar, sahaya girenler takmaz.
Aynı kulübede yedi adam oturuyor, birisi takmıyor! Niye? Çünkü Türkiye Futbol Federasyonu, Fatih Terim'e o kartı taktıramayacağını anladı.
Ben olacağım federasyon başkanı da takmayacak! Sokmam sahaya... Çünkü akreditasyon kartının hedefi sahaya girenleri sınırlamak, önüne gelenin sahaya girmesini önlemek. Saha müdürüne dersin ki 'Tünelin başında duracaksın. Kartı olmayanı almayacaksın.' 'Fatih hocam nerede kartınız? Kusura bakmayın!' Türk Hava Yolları'nda uçağa girerken bileti yırtacaklar 'Hıncal bey kimliğiniz' diyor bana... Çünkü görevi onu görmek. İkimiz baş başa olsak mesele yok, göz yumabilir. Ama ikimizin orada karşı karşıya olduğu güvenlik kamerasında kayıtlı. Türk Hava Yolları memuresinin görevi Bülent'e kart sorup Hıncal'a sormadan geçirmesini yukarıdakiler görüyorlar. 'Hop' diyorlar arkadaş! 'O Hıncal tanıyorsun, öbürü mahalleden arkadaşın tanıyorsun, öteki sevgilin tanıyorsun...
Burası dingonun ahırı mı? Bu uçağa binmenin bir kuralı var.'
KIRMIZI IŞIK KALDIRILSIN
Peki, ben kimliğimi gösterince ufalıyor muyum, küçülüyor muyum? Ya da göstermeyince iki karış yukarı mı görünüyorum? İki metre 10 santim falan!..
NBA'den teklif mi geliyor bana? 'Vay adam amma büyükmüş ya!' Kurdelenin izi bile görünmeyen bu haftaki Fatih Terim daha mı büyük göründü ekranda gözüne?
Görünecekti! Ama federasyonun bu kararına rağmen boynuna taksaydı 'Bakın arkadaşlar ben kural dışı, kural içi yanlış, doğru bu federasyon ile savaştım.
Sonunda dediğimi kabul ettirdim.
Ama şimdi takıyorum' deseydi Fatih Terim efsane olurdu.
Milliyet gazetesi kalkmış 'Fatih Terim'in zaferi' diye başlık atmış. O başlığı atan adamın gazetecilikten haberi yok! İsyanın, anarşinin zaferini alkışlamak mıdır Milliyet gazetesinin görevi? 'Fatih Terim her kırmızı ışıkta geçiyor' diye İstanbul Trafik Müdürlüğü ilan ediyor 'Kırmızıda geçmek serbest' diye ya da 'Teknik direktörler kırmızıda geçebilirler!' Bu Fatih Terim'in zaferi mi olur? 'Teknik direktörler istedikleri yerde puro içebilirler. Fatih Terim'in zaferi!' Bu haberi böyle verebiliyor bir Türk gazetesi ya!.. 'Türkiye Futbol Federasyonu'nun zavallılığı' demiyor da 'Fatih Terim'in zaferi' diye veriyor. Çünkü bunlarda yürek yok. Fatih Terim 5 bin lira ceza aldığı zaman 'Hıncal yazdı, Fatih ceza aldı' diye yazıyorlar. Kendileri yazamadıkları için...
Fatih Terim benim en iyi dostlarımdan biri olduğu halde ben böylesine eleştirebiliyorum. Onların kafalarında öyle bir şey yok. Onlar dostlarını, arkadaşlarını ve tuttukları takımın adamlarını eleştirmezler.
KANLI BIÇAKLI OLMAYACAĞIZ
Onun için minnacık Aykut Kocaman yılın teknik direktörü seçilir. Aziz Yıldırım 'Bu takımı ben şampiyon yaptım. Aykut'un takımında Alex yoktu. Benim emrimle oynattı. Takımı da Alex şampiyon yaptı. Demek ki takımı ben şampiyon yaptım' diyor ve Aykut Kocaman'dan çıt çıkmıyor! O Aykut Kocaman yılın teknik direktörü!
Niye; çünkü Fener'in teknik direktörü...
Niye; Fener çünkü şampiyon...
Bu mu gazetecilik? Ondan sonra 'Hıncal yazdı, Fatih ceza aldı!' Benimle Fatih'in arasını bozacaklar. Bununla aramız bozuluyorsa zaten Fatih ile aramız yok. 'Fatih Terim benim yüzüme hakkında iyi şeyler yazayım' diye gülüyor demektir. Böyle pazarlıklı dostluk olur mu ya! O kendi işini yapacak, Kazım'ı oynatacak ben de kendi işimi yapacağım 'Kazım oynamaz' diyeceğim. Maçı seyreden ve benim yazımı okuyan vatandaş da kararı verecek. Bunları dedik diye Fatih ile kanlı bıçaklı olmayacağız. Oluyorsak zaten dost değiliz.
Aynı şeyi biz Mustafa Denizli ile yaşadık. İrlanda'yı yendikten sonra "İçimizdeki İrlandalı" dedi bana... "Sadece İrlanda'yı değil içimizdeki İrlandalıları da yendik" dedi. Mustafa Denizli'nin gerçek dostlarını tanıması için 10 sene gerekti.
Benim dostluğumda pazarlık yok.
Ben kimseye 'Benimle dost ol, bu gazetede senin için iyi yazarım' vaadinde bulunmam. Öyle bir şey yok hayatımda.
Hayatım boyunca da olmadı.
Olsa iyi gazeteci olmam zaten...
OKTAY'LA GİDERDİM
Olabilir. Çünkü ortam her türlü dedikoduya müsait...
Ama Hakan'ın bir yanlışı var: Oktay Mahmuti'nin bu takımı yönetemediğini göre göre onda ısrar etti. Oktay'ı atacağına, kendi istifa etti; bana sorarsan...
Ünal Özüak'ın Hürriyet'te yazdığı yazıda çok haklı olduğu bir nokta var:
Galatasaray'ın basketbolda bir genel menajere ihtiyacı var. Antrenörün de üstünde basketbolu bilen, icabında transferi yönlendirecek bir kişi... Bu takım sene başından beri 5 numarasız oynuyor!
Pota altı yok. Pota altı olmadığı zaman dışarıdan attığın üçlük girerse iyi, girmezse kötü... O zaman koça ne ihtiyaç var?
POTA DİBİNİ KULLANMALI
Bunun için mi ben Oktay Mahmuti'ye milyon lira ödeyeceğim?
Pota dibini kullanacaksın ki rakip savunmayı potanın dibine çekeceksin, dış adamların daha kolay şut atsınlar.
Potaya ne kadar yakın atarsan, isabet şansın o kadar yükselir.
Yüzde 20 ile üçlük atacağına, pota dibinden yüzde 80 ile iki sayılık atış atsan...
Matematik olarak hangisi cazip?
Totalde hangisinden daha çok sayı kazanırsın? Ama Galatasaray, 'Benim potanın dibiyle alakam yok' diyor! O zaman da işte böyle oluyor. Fenerbahçe maçını hatırlayın.
KOÇLUK YAPMA HAKKI YOK
O ana kadar yüzde 40 atmışsın üçlüğü!
Yine de üçlük deniyorsun! Kullanan kim; 10'da 2 atan, Galatasaray'ın en kötü atıcısı Lucas! Üstelik ezeli rakibi Fenerbahçe ile oynuyor!
Sen bu maçın en kritik anında topu en yanlış şekilde kullanıyorsan o takımda koçluk yapmaya hakkın yok.
Ben Hakan'ın yerinde olsaydım, istifa kararı vermişsem, Oktay'ı da alır, giderdim. Böyle koçluk olmaz!
FUTBOLCU OLURSA BAŞKA
*
Mehmet Ali Aydınlar çamı devirdi kılıf arıyor. Biz de yazdık ya 'Senin ne hakkın var arkadaş!
PFDK karar almadıkça, mahkeme ceza vermedikçe sen nasıl lisans vermezsin' diye...
Ben gidiyorum plaka almaya...
Trafik Müdürü diyor ki 'Ben sana Trafik Müdürü olarak plaka vermiyorum!' 'Niye vermiyorsun?' 'Sen kaçakçılık yapmışsın.' 'Nerede yazıyor?' 'Ben duydum.' Yok ya!.. Böyle bir şey olur mu ya?
Onun üzerine hemen PFDK devreye sokuldu. Şimdi Tahkim'e gidecekler.
Tahkim Kurulu'nda da daha aklı başında hukukçular var. Adamlar diyecek ki 'Ya ortada kanıtlanmış hiçbir şey yokken adamın istikbaliyle, maaşıyla, ailesini aç bırakmakla ilgili karar küt diye verilmez.'
BiR SANiYE KALMAZDIM
* Üstelik federasyon birçok konuda karar veremezken, ötelerken iş futbolcular olunca şahin kesildi!
Tabii... İş Fenerbahçe'ye gelince kararı erteleme üstüne erteleme! İş İbrahim Akın'ın ekmek parasına gelince 'cart' diye kararı veriyor! Hukuk böylesine çiğnenmez. Böylesine ayaklar altına alınmaz.
Fatih Terim kararından genel kurul kararına varıncaya kadar her konuda Türkiye Futbol Federasyonu aczini gösteriyor. 'Biz bu futbolu yönetmeye yeterli değiliz' diyorlar her şeyleriyle. Onun için de iki şey kullanıyorlar; ertelemek, başkasına devretmek.
Genel kurula devrediyorlar, PFDK'ya devrediyorlar... 'İşte bu tarihten sonra açıklayacağız, şu tarihten sonra açıklayacağız.' İbrahim Akın gibi bir zavallı futbolcu olduğu zaman da önce potu kırıp, çamı devirip ondan sonra devirdikleri çamı vinçle ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Fatih Terim'in önünde eğilen birisi bana 'Türkiye Futbol Federasyonu Başkanıyım' diye gelmesin.
Fatih Terim Türkiye'nin en saygın futbol adamlarından biridir ayrı ama en saygın futbol adamlarından biri olması kuralları çiğnemesi hakkını ona vermez. Kural çiğnemesine karşı çıkamadığın için kuralı değiştirerek işi kurtaramazsın. Kurtardığını sanırsın kendini tüketirsin.
Herkes gülüyor. Gazetede okuyan, televizyonda duyan herkes kahkahalarla gülüyor federasyona... Ben bu federasyonun şu anda üyesi olsaydım bir saniye daha durmazdım, 'Kusura bakmayın arkadaşlar. Buraya kadar' der ayrılırdım. İnsanlar orada kalmakta devam ediyorlar. Niye; onu da biliyorum!
Editör Bülent CAN