Teslimiyet!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 09 Aralık 2024, 21:18:14, Güncelleme: 10 Aralık 2024, 06:50:10
Hayalle gerçeği sorgulamak gerek. Sandal su aldı, deniz anladı, sandal anladı ama boşa kürek çeken Mourinho hala hasarın farkında değil. Bakmayın toz kondurmadığı futbolculara, liderle puan farkını kapatma uğraşında farz edilen bir takım, Beşiktaş karşısında çaresiz misafir rolünden çıkamadıysa ve İstanbul'daki ikinci derbiyi de kaybettiyse, gecenin özeti "Fenerbahçe teslimiyetini resmetti!"
Neymiş, hak eden kaybetmiş, Fenerbahçe'nin bir topu çizgiden çıkarılmış, iki topu direkten dönmüş. Kimse kaçış tüneli kazmasın; Fenerbahçe'nin en büyük talihsizliği direkler değil sahanın ortasında kazık gibi duranlardır. Kim bana Fred'in sakız çiğnemek için harcadığı enerjinin, formanın içinde harcadığı enerjiden az olduğunu söyleyebilir? Kim bana Tadic'in takıma zerre kadar katkısı olduğunu gösterebilir? Ve kim bana Fenerbahçe'nin sahaya kazanmak için çıktığını belgeleyebilir?
Luvakoviç'in maçın başından beri topu oyuna sokarken harcadığı dakikalara baktım da "herhalde bu adam takımının galip durumda olduğunu falan zannediyor" dedim. Gerçek bir golcü girdiği pozisyonların hakkını verir ama bugün rakip takımlardaki savunma oyuncularına sorulsa; "karşınızda en çok kimi görmek isterdiniz?" diye, çoğu Dzeko'nun adını verir. Bu kadar hantal olmanın bedeli de böyle ödenir! Maç sonu basın toplantısında aradaki puan farkını önemsemeyen bir havada konuşan Mourinho, herhalde beyaz bir at üzerinde şahlanıp, kaybettiklerini kazanmak için koşturacak ama finiş çizgisinde bekleyenlerin şüphe içinde olduğunu hatırlatırım!
Beşiktaş'a gelince, bazen güzel resim vermeden de konuşur futbol. Kurşun kalemle çizilen sade bir tabloyla! Takımda dengeli bir bütünlük, harika bir dayanışma ve kesinlikle kaybetmemeye inanmış bir takım duruşu vardı. Serdar Topraktepe'nin Beşiktaş'taki açılımı; "ihtiyaç halinde camı kırınız!" Kişi başına düşen mücadele ve alın teri yoklamasında birinci ve ikinciliği Emirhan Topçu ve Tayyip Talha aldıysa alkışların en büyüğü de onlara aittir. Pozisyonlara kumanda eden Rafa Silva'ya baktım da "böylesine klas bir adam ancak bu kadar efendi olabilir" dedim. Kendisine yapılan faullerde, bırakın kart hareketini hakeme yan gözle bile bakmayan görüntüsünün bütün sahtekarların gözüne sokulması gerekir.
Galatasaray'ın 10 kişiyle Sivas'ta kazanması, zor şartlarda da sonucu değiştirebilme gücüne sahip olmasıdır. Ama sonuçtan daha önemli gerçekler var. Maçın son dakikasında Sivassporlu Rey Manaj'ın Barış Alper Yılmaz'a yaptığı "insanlık dışı" harekete kırmızı kart göstermeyen hakeme iyi bakmalıyız. Turgut Doman hem bu cinayete yataklık etmiş hem de Galatasaray'la uçurumun derinleşmesi için Futbol Federasyonu'na sabotaj düzenlemiştir. Bırakın kırmızı kartı böyle adamlar savaş bile çıkartır.
Her şey kötüye gitmektedir. Rahmine serpilen ahlaksız tohumlarla edepsiz ve zalim çocuklarını doğurmuştur futbol. Sahaların içi de dışı da tahrik uzmanlarıyla doluyken, teknik adamlar, futbolcular, başkanlar, hakemler ve medya buna dahildir. Yasaların insanlara eşit uygulanmadığı topraklarda vicdansızlık, hırsızlık ve adaletsizlik ayıplanacak şeyler değildir artık. Bir şair 30 yıl hapis yatar, dolandırıcı bir kabadayı 30 saniye sorgulanmaz. Bir teknik adam insanların anasına söver, bir hakem cinayeti seyreder. Bizler de böyle bir ülkede insanlık kitabının yeniden yazılmasını bekleriz. "Haysiyetin ve dürüstlüğün beyin ölümü gerçekleşmiştir!" diyorsak, sözümüz nereye gidiyorsa orada bekleriz.