Kuşbakışı!
Bu hafta Fenerbahçe için cümlelerimi kuşların kanatlarına yükledim. Çünkü pazar gecesi izlediğimiz Fenerbahçe, sezon başından beri görmeye alıştığımız sahnelerle doluydu yine. Birileri "endişeye mahal yok" diyebilir ama rakibiniz küme düşmeye aday takımlardan biriyse, "eleştiriye yer çok!"
Her kuşun iki pusulası var biri yıldızlara yönelik diğeri manyetik. Ama arada bir çelişkiye kapılıyorlar. Yıldızlara yönelik pusula kuşlara gitmeleri gereken yönü emrederken, manyetik pusula tersini işaret ediyor, yani kırılma noktasını. Ama kuşlar bunun da çaresini bulmuşlar. Genellikle yıldızlara yönelik pusulanın etkisinde kalıyor ve sıcak bir kış geçirmek istediklerinde güneye uçuyorlar. Bodrum karşısındaki gerçeklere baktığımızda çıkan sonuç: Kanarya sıcak bir kış geçirmek için liderliğe göç etme niyetiyle maça başlıyor ama takımdaki yıldızlar dengeyi bozuyor. 2 golle hedefe uçuşlar devam etse de yoldan çıkma ihtimalleri de sürüyor.
Takımın odak noktası Amrabat'tı, atılan iki golde o var. Pas dağıtımında oyunu okumada lider pozisyondaydı. Gördük ki İsmail Yüksek'le Amrabat sırt sırta veren (iki parantez) olunca, rakibe boş alan bırakmak gerçeği de ortadan kayboluyor. Ama üretim yollarındaki sorunları kimse inkar edemez. Maximin ilk yarıda iki net pozisyonda yaratıcıydı da pozisyonları havaya diken arkadaşlarına "ben zaten sizlerin harcaması için pozisyon hazırlıyorum" bakışını attı. Sonra da oyundan koptu. Fenerbahçe'ye gerekli olan dikine giden Maximin, enine yol alıp kargaşanın içine dalan değil.
Eleştirilerin etkisinde kaldığı apaçık ortadayken Mourinho, Bodrumspor karşısına çift santrforla çıktı. Dzeko'nun attığı goldeki vuruşu bir yana, yaşı gereği ağırlaştığı gerçeği ortada. Bundan kurtulması için zamanı geriye sarmak gerekiyor. En Nesyri attığı golde yerini bilen adam duruşu sergiledi sonra toz oldu. Biz buna "ruhların yerden kesilmesi" diyoruz. Fazlalıklarını üzerinden attıktan sonra umutla daha iyisini bekliyoruz. Ama futbolun davetine icabet etmekte zorlanan Fenerbahçe'nin rüzgar gibi eseceği maçları daha ne kadar bekleyeceğiz bilmiyoruz.
Bugün Cumhuriyet Bayramı. İlkokul yıllarımda yırtık pabuçlarının içinden çıkan parmaklarına bakardım, "biz Cumhuriyet'i böyle kurduk" diyen kahraman insanlarımızın. Hiçbir ülkenin tarihi böyle bir mücadele görmemiştir eminim. Cennet yüzlü Mustafa Kemal Atatürk dururdu önümde, yüzünü melekler okşamış. Kurduğu Cumhuriyet benim çocukluk yeminim.
Biz Cumhuriyet'i bağımsızlık ve toprak koktuğu için sevdik. Özgürlüğün ve demokrasinin gönderine çekilen bayrağın kutsallığını öğrettiği için. Çocukluğumda başımı omzuna koyardım Cumhuriyet'in, elimden tutarken güven verirdi. Yatılı okuldaki öğretmenlerimin elleriydi onlar. Dürüstlüğün ve haysiyetin iki kere ikiden daha değerli olduğunu öğreten aydın öğretmenlerimin. Gençliğimizde karınca askerlerimizle yaşam koçları olduk çocukların. Haksızlığa kafa tuttuk da boş yere lafa tutmadık kimseleri. Bir gece kötü şeyler olabilirdi, sıkıyönetim vardı sıkıysa sokağa çıkın. Çıktık açık alınla.
Hala alnımız açık. Kimseye boynumuzu eğmeden borçlarımızı gününde ödüyor, kimsenin kayığına binmeden kendi küreğimizi kendimiz çekiyoruz. Tek başına! Taşına toprağına kurban olduğumuz memleketimizde her Cumhuriyet Bayramı'nda çocukluğumuzdaki heyecanı yaşıyoruz. Sevgili Cumhuriyet! Büyükler seni sevmenin sonsuzluğunda çocuklar en başında. Bugün 101 yaşındasın. Yarın mahşer yaşında.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.