Mourinho'nun Fener'i
- Ender Bilgin Yazıları
- 15 Ağustos 2024, 20:52:31, Güncelleme: 16 Ağustos 2024, 06:50:14
Öyle bir medya ahalimiz, üzerine bir de sosyal medya bataklığımız var ki, klişe olarak dillendirilen, "Mourinho gelse iki haftada tu-kaka olur" sözü gerçeğe dönüştü.
Elbette Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden elenmesi üzücüdür.
Ama Lille takımının bu turun en güçlü ekibi olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Dengeli ve zor geçen iki maçın ardından elenen takıma yazık olacaktı.
Oldu da… Sarı-Lacivertlilerin Lig'e de beklenen futbolun uzağında başladığını kabul ediyorum.
Ancak dün bir, bugün iki… Ne olacaktı?
Mourinho geldi diye bütün sorunların bir anda ortadan kalkmasını mı bekliyordunuz?
Bir de "İsmail Kartal kalsaydı şöyle oynatırdı", "İsmail Kartal olsaydı tur atlamıştık" diye konuşanlar var.
Aynı süreç Jesus-Kartal değişiminde İsmail Hoca'nın aleyhine işlemişti.
Bildiğiniz şark kurnazlığı ve algı savaşı.
Doğal olarak Mourinholu Fenerbahçe'nin de eksikleri ve geliştirmesi gereken yönler var.
Ama bu, süreç içinde çözülecek bir konu. Lille maçının son bölümündeki "deli mi, dahi mi" dedirtecek hamleleri kaç teknik adam yapabilir, kaçı bu şeklide bir riski göğüsleyebilirdi?
Camianın sakin kalması ve yazının girişinde bahsettiğim algı oyunlarına kapılmaması gerek. Mourinho da sanırım nasıl bir futbol iklimine geldiğini artık anlamıştır.
Sadece işine odaklanmalı!
Başladı ama!
Süper Lig başladı ama tatsız tuzsuz başladı. Öncelikle aradan geçen iki buçuk aya rağmen hala bazı stadyumların zeminleri tarla gibi.
Yazık, günah. Anadolu kulüplerinin büyük bölümünde transfer yapacak para yok. Para olmaması bir yana dağ gibi borç var. Kimisinin transfer tahtası kapalı. Kimisi oyunculara "borcu yoktur" kâğıdı imzalatıp, ceza almama derdinde.
Futbolcu ve teknik adam ödemeleri aylarca geriden geliyor. Kulüp çalışanları daha da kötü durumda.
Velhasıl deniz bitti.
Bu haldeyken iyi takım kurmak ya da büyüklerle yarışmak neredeyse hayal gibi. Dolayısıyla ligin yukarısıyla aşağısı arasındaki makas yine açılacak.
Yine devasa puan farkları olacak. Buna rağmen büyük takımlarımızın sezona iyi başladığını söylemek de pek mümkün değil. Biraz Beşiktaş ve özellikle Rafa Silva! Portekizli, yaz döneminin en isabetli transferi olduğunu gösteren bir başlangıç yaptı.
Ama büyüklerimiz sezon başı klişesi olarak yine "hazır değil". Süreç şöyle işliyor: "Sezon başı sabır gerek", "Milli takım arası bize ilaç gibi gelecek", "Uyum dönemini atlatana kadar futbol değil, sonuç önemli" vs Bu sözler ne kadar tanıdık değil mi? Bu futbol kalitesi ve bu ekonomik yapı ile gidişimiz gidiş değil.
Yayıncı kuruluş da duruma ayak uydurmuş olacak ki, zırt, pırt giden ses nedeniyle izleyiciyi fıtık ederek başladılar sezona.
Külliyen işimiz zor!
Olimpik hüsran
Paris 2024 bizim açımızdan iç açıcı geçmedi.
Tam 40 yıl sonra olimpiyat oyunlarını altın madalya kazanamadan tamamladık.
Önemli spor ülkelerini bir kenara bırakıyorum, madalya sıralamasında Gürcistan'dan, Romanya'dan, Bulgaristan'dan, Azerbaycan'dan, Kazakistan'dan, Tayvan'dan, Filipinler'den geride kaldık.
Bunları geçtim, savaştaki Ukrayna'nın bile 3 altın,5 gümüş ve 4 bronz madalyası var. Hatta Bahreyn, Endonezya, Uganda, Botsvana ve Guatemala dahi altın madalya kazanmış.
Yüz seksen bin nüfuslu, bizim Anadolu yakasının üçte biri kadar yüzölçümü olan Saint Lucia adasının bile altın madalya kazandığı Paris 2024'ü altınsız kapatmayı başardık!
Ata sporumuz güreş neden bu halde? Bir dönem podyumda fırtına gibi estiğimiz haltere ne oldu? Londra'da, Pekin'de altın ve gümüş madalyalar kazandığımız Tekvando 'da neden geriye gittik?
Karate, boks, judo hangi birini sayayım?
Bu görüntünün sorumluları kimlerse şapkalarını önlerine koyup düşünmelerinin zamanıdır.
Önümüzdeki dört yılı çok daha iyi değerlendirmeli, özellikle Kuzey Tunçelli, Ersu Şaşma ve Elif Berra Gökkır gibi genç yeteneklerin gelişimlerini sürdürmelerini sağlamalıyız.
85 milyonluk ülkeyiz.
Bunca yatırım var.
Ayıp yahu!