İŞİN ASLI NE?
- Ender Bilgin Yazıları
- 18 Aralık 2024, 23:57:58, Güncelleme: 19 Aralık 2024, 06:50:11
Galatasaray- Trabzonspor maçında top aut çizgisini geçti mi, geçmedi mi? Geçen hafta sonu cümbür cemaat bunu konuştuk. Gerçi hemen her hafta tartışmalı hakem kararlarını konuşuyoruz ama bu kez durum biraz daha farklıydı. Futbol teknolojisi yeterli olmadığı için göz kararı değerlendirme yapmak gereken bir durumda herkes gördüğünü (ya da görmek istediğini) söyledi. Söylemekte de haklılar çünkü voleybol ya da tenisteki gibi "şahin gözü" sistemi olmadığından mevcut görüntü ile %100 kanıt bulmak imkansızdı. Mevcut sistemle diyorum ama gol çizgisi teknolojisi eğer aut çizgisinin tamamını görebilse, yani çizgi ve kale direği tek hat olarak gözükse rahatlıkla karar verebilecektik. Peki, bu görüntü neden yoktu? İki sebebi var. Birincisi Rams Park'ın tribün yüksekliği. İkincisi Yayıncı kuruluşun önceliği gol çizgisine (topun geçmesi gereken 7.32'lik hat) vermesi. Yani yayıncı gol çizgisini görmeyi yeterli bulmuş. Aut çizgisi için sadece bu işe yönelik iki ayrı kamera koymak gerek. Çünkü Rams Park'ın tribün yapısı, gol çizgisi ve aut çizgisini tek parça olarak görebilecek kamera açısına imkân vermiyor. Köşe gönderlerin bulunduğu bölümdeki 10,15 metrelik hat kör noktada kalıyor. Tribün yüksekliği nedeniyle bu sıkıntının yaşandığı başka statlarımız da var. Şahin gözü sistemini futbol gibi büyük bir alanda kullanmak mümkün değil. Geriye sadece topa "çip" koymak kalıyor. Bu da maliyetli bir iş ama son Avrupa şampiyonasında ne kadar kullanışlı olduğunu gördük. Açıkçası bir maçın çekimi 300, 400 bin TL'den başladığı için yayıncılar kamera sayısını arttırmak istemiyor. Diyelim ki aut çizgisini çift taraftan gören iki kamera ile bu sorunu çözdük. Ama aynı sıkıntı taç çizgileri için de geçerli olacak. Sahayı "Biri bizi gözetliyor" evine çevirmedikçe işiniz zor. Anlayacağınız teknoloji olmazsa kamera ile bu sorunu çözmek zor ve çok maliyetli. İşin aslı budur!
SAĞLAM DURAMADI
Galatasaray-Trabzonspor maçının hakemi Kadir Sağlam geçen sezon inişli, çıkışlı bir görüntüsü olsa da bu sezon hiç de fena performans göstermemişti. Bu haftaya gelene kadar onu övdüğümüz çok karşılaşma oldu. Ancak bir hakemin gerçek terazisi derbilerdir. Kadir Sağlam kendisi adına zorluk derecesi yüksek ilk maçta su koyuverdi. Kuvvetle muhtemel seyirci atmosferi ve toplumsal baskı ortamından etkilendi. Örneğin Serdar'a gösterdiği sarı kart ile Abdülkerim'e veremediği sarı kart bunun açık göstergesi oldu. Keza Sallai'nin Nwakaeme'ye yaptığı faullerden tek sarı kartla kurtulması da baskı altında kaldığının kanıtıydı. Sağlam, penaltı pozisyonlarında da çekinik kaldı. VAR kayıtlarında gördük. Mertens'in pozisyonuna monitörde sadece bir kez baktı ve penaltı verdi. Belki Banza için de çağrılsa benzer bir karar verebilirdi. Sahada vermesi gereken kararlarda hep tedirgin kaldı. Kabul ediyorum. Hakemler çok baskı altında. Ama bu ülkede farklı bir seçenek yok. Ya bu işi yapmayacaklar, ya da hakkıyla yapacaklar. Kadir Hoca bu maçta "sağlam" duramadı. Bence hala kredisi var. Ama bu yönetim şekliyle değil. Bu maç ona ders olmalı.
TALISCA MI DYBALA MI?
Transfer kulislerinde fısıldanan haberler doğruysa Fenerbahçe ve Galatasaray bu kez on numara pozisyonu için düşündükleri iki yıldız isimle teraziye çıkacaklar. Fenerbahçe Talisca, Galatasaray ise Dybala için devrede. Bir kere her ikisi de maliyetli transferler. Talisca'nın kulübü en az 5 milyon Euro bekliyor. Bu sezonun kalan bölümü için 6 milyon Euro garanti parası ödenecek. Gelecek sezondan itibaren yıllık 7,5 milyon Euro civarında bir ücret alacak. Galatasaray sözleşmesi sezon sonu bitecek olan Dybala için bonservis ödemeyecek. Ancak Dybala kapıyı 12 Milyon Euro'dan açmış. Üç yıl için 10 milyon Euro'dan 30 milyon Euro'luk bir anlaşma şart görünüyor. Belki bu rakamın bir miktarı imza parası olarak gösterilebilir. Bunlar işin maddi boyutu. İki futbolcunun bazı fiziksel dezavantajları da var. Talisca bir süredir maç ritminden uzaklaştı. Aslında hala fit durumda ama Suudi Arabistan'da antrenman ve maç temposunun düşük olması eski dinamizmini etkilemiş görünüyor. Dybala'nın durumu biraz daha karışık. Sıkıntılı bir sakatlık geçmişi var. Maç kondisyonu düşük. Fiziksel anlamda eksikleri var. Şimdiye kadar yazdıklarım tereddüte yol açabilir. Ama her iki oyuncunun da büyük potansiyele sahip olduğu ortada. Talisca skorerken, Dybla daha çok oynayıp, oynatabilen bir yapıya sahip. Türkiye'de fark yaratmaları sürpriz olur mu? Yine de her ikisinin de ihtiyaçtan çok, lüks olduklarını söyleyebilirim. Ama düşman kardeşler lüksü seviyor!