“Özel” bir hafta

Geçtiğimiz hafta boyunca futbolumuzda tam bir Jose Mourinho rüzgârı esti. Nasıl esmesin? Kariyerinde sayısız kupa olan, dünyadaki en kariyerli beş teknik adamdan birinin Fenerbahçe'ye gelmesi sıradan bir transfer gelişmesi gibi görülebilir mi? Bence Fenerbahçe İletişim ekibi az bile çalıştı. Çok daha çarpıcı işler üretilebilirdi. Tabii mümtaz meslektaşlarımız (bizimkiler dahil) tez elden eleştiriye başladı. "Son on yılda lig şampiyonluğu yok" vb. söylemler gırla gitti. Sanki Tottenham ya da Roma kendi liglerinde şampiyonluk odaklı takımlarmış gibi. Sanki bu iki kulüp Mourinho ile Avrupa kupası kazanmamış gibi. Elbette Mourinho bile olsanız başarı garanti değil. Futbol zaten bu yüzden güzel. Ancak Fenerbahçe mevcut şartlarda dünyada alabileceği en iyi teknik adamı aldı. Bu net bir gerçek! Jose Mourinho'nun Türkiye'ye gelmesi sadece Fenerbahçe'nin değil, Süper Lig'in ve futbolumuzun yara alan marka imajını tazeledi. Yayıncı kuruluşların, spor medyasının ve buna bağlı pazarlama faaliyetlerinin önünü açtı. Büyük resimde ülke tanıtımımızı bile pozitif anlamda etkileyecek bir reklam olduğunu kimse inkar edemez. Şampiyonlar Ligi final yayınında kaç kez Fenerbahçe ve Türk futbolundan bahsedildiğini hatırlayın. Velhasıl, özel bir insan ile özel bir hafta yaşamış olduk. Şüphesiz Mourinho'nun da hem teknik adam hem insan olarak öveceğimiz ve eleştireceğimiz yönleri olacaktır. Öyle ya da böyle onu hep çok konuşacağız.

TiYATRO SAHNESi

"Galatasaray'da tiyatro yapanlar var", "Kötülüğün ürediği yerde hiçbir şey olmaz", "Taraftar olmasa lime lime edilmiştim", "Tutmayı düşündüğüm tüm dallar kırıldığı için ayrılıyorum." BU sözler Erden Timur'a ait. Sarı-kırmızılı takımın son şampiyonluklarında önemli rolü olan Timur, aylardır camia içinden kendisine yönelik saldırılar olduğunu belirterek kırgın şekilde görevinden ayrıldı. Galatasaray siyasetinin takıma zarar verdiğini savunan Timur'un sözünü ettiği "organize iftiraları" kimler, neden atıyor? Camia kendi içinde çözmeli. Ancak bunca sözden sonra içeride ciddi sıkıntılar olduğu gerçeğini artık kimse inkâr etmez herhalde. Geçen sezon 90+1 programında Erman Hoca ile bu durumdan bahsettiğimiz zaman çok laf yemiştik. Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır! Unutmadan, Erden Bey gerçekten Galatasaray için çok çalıştı ama Galatasaray'ın da onu vitrine taşıyıp, yıldızlaştırdığı gerçeğini görmezden gelmeyelim. Son olarak… Önceki yıl sözünü ettiği "belge ve dosyalar" halen tam olarak açıklığa kavuşmuş değil. Hazır tiyatro sahnesinden ayrılırken bunu da hatırlatmak istedim.

SEÇMEMEK DE SEÇİMDİR

Ali Koç-Aziz Yıldırım rövanşında Mourinho hamlesiyle önemli bir üstünlük kurdu Ali Bey. Fenerbahçe'nin seçimi ciddi bir "vaat seçimi" halini aldı. Siyasette de, sosyal hayatta da sevmediğim bir tarzdır. Ama bizim kültürümüz bu. Son günlerde taraflar savaş baltalarını çıkarıp, bel altına girmeye de başlayınca klasik seçim sathı mailine girmiş olduk. Benim Fenerbahçe genel kurul üyelerine naçizane tavsiyem şu olacak: Karşınızdaki adayların hangi özelliklerini, hangi icraatlarını beğenmiyorsunuz? Neyi ya da kimi seçmemek, seçmekten daha iyi olacak? Bunu düşünsünler. Çünkü seçmemek de bir seçimdir!

EURO 2024 HAZIRLIĞI

EURO 2024 için geri sayım sürüyor. İtalya maçında gördük ki, milli takımımızın ciddi bir üretkenlik problemi var. Buna bir de bitiricilik sorununu ekleyebiliriz. Bireysel hatalar da can yakabilir. Öte yandan takım disiplinine sadık, yere sağlam basan, ayağa iyi top yapabilen oyunculardan kurulu olmamızın avantajlarını da belirtmeden geçmeyelim. İlk hazırlık, üstelik İtalya gibi bir takıma karşı oynandığı için fazla günah aramamaktan yanayım. Ama gerçekçi olmak gerekirse formda oyuncu sayımız çok değil, sakatlarımız var. İşin kötüsü yenileri de ekleniyor. Benim korkum hala bir takım iskeletimizin olmaması. Son on günü çok iyi değerlendirmemiz gerek!