Konsantrasyon
Galatasaray, Karagümrük maçında iyi değildi. Beşiktaş derbisini de tek şutla tamamlayıp mağlup olarak gerçekle yüzleşti. Takım bir süredir yıldız isimlerin sırtına binmiş, inişli çıkışlı performans gösteriyor. "İcardi atar, Nelson keser, Muslera tutar" derken zirvedeki fark üç puana indi. Maç günleri sosyal medyadan paylaşılan "konsantrasyon" sloganı belli ki ne yönetimin ne de teknik ekibin saha dışından, saha içine dönmesine yetmemiş. Gomis krizi iyi yönetilemedi. Üzerine bir de "banka skandalı" patlak verdi. Bu olaylar elbette moral bozukluğuna yol açabilir. Ancak Muslera 'nın, Zaniolo 'nun ve Mertens'in belirgin bir formsuzluk yaşadığı gerçeğini değiştirmez.
Üstelik hep övdüğümüz Nelsson ve Oliveira'da bile geri gidiş var. Aslında kadro o kadar alternatifli ve kalite o kadar yüksek ki İcardi, Boey, Torreira, Kerem ve Abdülkerim'in farklı maçlarda iyi olması bile skor almaya yetti. Bir maçta iyi oynayan oyuncuların sayısı iki ya da üçü bulduğu anda, takımın kapasitesi ve dinamizmi kazanmayı sağladı. Ama bir yere kadar. İşte o noktada Okan Hoca'nın devreye girmesi, takımdaki ağır topların da taşın altına elini koyması gerek. Kaybedilmiş hiçbir şey yok. Ama kaybedilebilecek çok şey var. Ve bu saatten sonra geriden gelen Fenerbahçe ya da Beşiktaş kazanmış olmaz, Galatasaray ve Okan Buruk kaybetmiş olur.
ÇIKMADIK CAN
Geçenlerde Fenerbahçe için, "bu sezon oynadığı tüm kırılma maçlarında kırılan taraf oldu" diye yazmıştım. Ancak arada ayağı tökezleyip düşse bile her iki kulvarda da yarışı sürdürme inatçılığını gösterdiğini itiraf etmeliyim. Bu durum rakibin ikramları kadar, mücadeleye devam etme kararlılığı gösteren teknik ekip ve futbolcuların eseridir. Sarı- Lacivertliler, zirvede farkın kapanmasının getirdiği moralle Lig ve kupadaki Sivas maçlarında hem oyun, hem dinamizm, hem de kazanma isteği adına olumlu görüntüler sergiledi. Luan Peres'in dönüşü Jesus'un elini rahatlattı. Ferdi ve Arda çok formda. Sakatlar iyileşiyor. Ve Fenerbahçe yine bir kırılma maçının eşiğinde. Eğer Giresun maçı kayıpsız atlatılırsa belki de ilk kez gerginlik sırası Galatasaray'a geçecek. Ben hala Sarı-Kırmızılı takımın derbiye kadar daha kolay fikstürü olduğunu düşünüyorum. Avantaj liderde ama artık rakibi mental olarak çok daha güçlü.
GÜNEŞ'İN ESERİ
Şenol Güneş göreve başladığı zaman, puan olarak değilse bile kafaca zirveden kopmuş, kazanma alışkanlığını kaybetmiş, kırılgan bir takımdı Beşiktaş. Güneş'in, Mert Günok ve Cenk Tosun tercihleri takıma hayat veren ilk dokunuşlar oldu. Hoca'nın gelişiyle tribünlerin motivasyonu arttı, galibiyet serileri takımın özgüvenini yükseltti. Ghezzal'in sakatlığı, Weghorst'un ayrılması, N'Koudou'nun formsuzluğu can sıksa da, başta Aboubakar olmak üzere yapılan takviyeler takımın kimliğini değiştirdi. Mücadele gücünü ve kalitesini yükseltti. Fenerbahçe deplasmanındaki fantastik galibiyet camiayı kendine getirdi. Yine de Sivasspor'a kaybederken isabetli şut bile atamamak, Karagümrük ve Trabzon karşılaşmalarında üretkenlikten uzak kalmak bütün sorunların ortadan kalkmadığının göstergesiydi. Bu sürecin ardından Galatasaray derbisinde geriye düşüp, maçı 3-1'e getirebilmek Siyah- Beyazlı takım adına bir başkaldırıştır. Bu Beşiktaş hiç şüphesiz Şenol Güneş'in eseri. Güneş, camianın ümitlerini yeşertti. Takımın gelecek sezon için en güçlü şampiyonluk adaylarından biri olduğu gerçeğini tescil ettirdi. Özetle hem bugünü, hem de yarını kurtardı.
İYİ HAKEM, KÖTÜ HAKEM
Malumunuz hemen her hafta hakem hatalarından, istikrarsız kararlardan, VAR'ın sağlıklı işlememesinden bahsediyor, hakem camiasındaki klikleri eleştiriyoruz. Ancak iyiye iyi dememek de haksızlık olur. Haftalardır futbol kamuoyundaki herkesin çekinerek baktığı Beşiktaş- Galatasaray derbisini bir, iki ufak hatayla atlatan Ali Şansalan'ın performansını övmeyi unutmayalım. Keza Gaziantep-Beşiktaş maçından beri takip ettiğim Serkan Tokat'ın VAR performansı da övgüyü hak ediyor. İyiye hakkını teslim ettik ama kötü performanslar da tam gaz devam ediyor. Adana Demirspor- Fenerbahçe karşılaşmasındaki berbat yönetiminden sonra uzun süredir maç alamayan Ali Palabıyık bir döndü, pir döndü. Palabıyık, Altınordu-Bandırmaspor maçında da tek kelimeyle felaketti. Neymiş efendim sezon sonuna kadar maç alamayacakmış. Niye veriyorsunuz zaten? Peki ya Sivas-Fenerbahçe kupa maçında ekrandan herkesin gördüğü penaltıyı göremeyen Mete Kalkavan ne olacak? Elma ile armutları ayırmak için hala ne bekliyorsunuz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.