Geri dönüş
Hiç şüphe yok ki F.Bahçe Dünya Kupası'ndan önce oynadığı kolektif, tempolu, baskılı futbolu sergileyemiyor. Art arda yaşanan uzun süreli sakatlıkların ideal düzenin bozulmasına yol açtığını göz ardı etmiyorum. Ama son dönemde maçlar çoğunlukla bireysel beceri ve kaliteden kaynaklanan spontane hareketlerle kazanılıyor. Yine de Alanya, Karagümrük, Ankaragücü ve Başakşehir maçlarındaki geri dönüşler kayda değer başarılardır. Liderlik koltuğundaki rakibiniz sizden önce oynayıp, seri galibiyetler alırken başınızın tepesinde Demokles'in kılıcıyla maça çıkmanız kolay bir ruh hali değildir. Hele iki yıpratıcı derbi kaybı yaşadıktan sonra hiç kolay değildir.
Fenerbahçe takımının bunu başarması takımda hala birbiri için oynama bilinci olduğunu, sabır, inanç ve disiplinle mücadele edildiğini gösteriyor. Jesus'un takıma her şartta sahip çıkmasının mental katkısı da önemli. Bence bu tabloda asıl görev yerli futbolculara düşüyor. Başta İrfan Can ve Mert Hakan olmak üzere her biri bu motivasyonu canlı tutmak zorunda. İşte bu yüzden kaleyi Altay'dan devralan İrfan'ın A.Gücü maçından sonra yaşadığı gol sevincini çok önemli görüyorum. Fenerbahçe için şampiyonluktan bahsetmek hala kolay değil. Ama yarışta kalmasını da, kupayı kazanmasını da, gelecek yılın bir numaralı favorisi olmasını da bu sevincin ardındaki hırs ve inanç sağlayacaktır.
TERS MÜHENDİSLİK
Kadro mühendisliği" ya da "Transfer mühendisliği" gibi kavramlar son yıllarda futbol literatürümüze dâhil oldu. Malumunuz, mühendislik özünde "değişime neden olmakla" ilgilidir. Bir futbol takımı kurarken ya da yeni bir yapılanmaya giderken kadroyu ne derece değiştirip, düzenleyebildiğiniz önem taşır. Geçtiğimiz yıl ilk ona giremeyen Galatasaray bu sezon yeni yönetimiyle birlikte çok akılcı bir kadro mühendisliğine imza attı. Doğru planlamayla eksik olan mevkilere önemli isimler dâhil edildi. Belli ölçüde riskler taşıyordu. Ancak gerek yönetim, gerekse Okan Hoca bu riskleri en aza indirgeyecek iletişimleri kurmayı başardılar. Star kaprislerini ya da irili, ufaklı krizleri iyi yönettiler.
Bunun meyvesini de topladılar. Her transfer döneminin defoları vardır. Seferoviç, Yusuf Demir ve Ross transferleri bu şekilde değerlendirilebilir. Ama büyük resimde iyi iş çıkarılmıştır. Öte yanda Fenerbahçe için aynı şeyleri söyleyebilir miyiz? King, Henrique, Peres, Bruma hatta Arao ve Pedro… Hangi birisini sayayım? Bu oyuncular için doğru transfer diyebilir misiniz? Fenerbahçe'yi bu sezon taşıyan isimler başta Valencia ve Ferdi olmak üzere yine eski oyuncuları değil mi? Hepsini geçtim devre arasında 10 milyon Euro harcanan Oosterwolde + Samet yerine kariyerli, üst düzey bir sağ stoper alınamaz mıydı? Eğer devam edeceklerse Ali Koç ve Jesus için en önemli sınav yaz dönemindeki transfer mühendisliği olacak.
KAYIKÇI KAVGASI
Kayıkçı kavgası deyimi sonucu olmayan, bıktırıcı tartışmalar için kullanılan bir ifadedir. Rivayet o ki, İstanbul'da iki yakayı köprülerin bağlamadığı dönemlerde kayıkçılar müşteri kapmak ya da sırada öne geçmek için kavga eder, küreklerini birbirlerine vururlarmış. Denizde de devam eden bu kavgalar, teknelerin zarar görmemesi için sınırı da fazla aşmazmış. Sonucu olmayan, bitip tükenmek bilmeyen boş kavgalar nedeniyle insanlar birbirlerine "sen de kayıkçı kavgasına mı tutuştun?" diye takılmaya başlamışlar. O söz de bugünlere kadar gelen bir deyim olarak dilimizde yer edinmiş. Fenerbahçe'nin Erden Timur hakkında, sarı-lacivertli kulübün gizli bilgilerini TV yayınında açıkladığı gerekçesiyle hukuki süreç başlattığını duyunca aklıma ister istemez bu deyim geldi. Aslına bakarsanız iki kulüp yöneticilerinin yaptığı açıklamalar, resmi sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlar uzun süredir bu minvalde ilerliyordu.
Dolayısıyla son olaya da şaşırdım diyemem. F.Bahçe ya da G.Saray olarak ayırt etmeden söylüyorum: Düşman kardeşlerin kayıkçı kavgası gerçekten tat kaçırmaya başladı. Habil ve Kabil'e kadar gidecek değilim ama birinin varlığı diğeriyle değer kazanan, ilk düşman olduğu kadar, ilk arkadaş da olan anlı şanlı iki büyüğümüzün sonuçsuz kalmaya mahkûm tartışmaları "kayıkçı kavgası" deyimine "cuk" diye oturdu gerçekten. Yeter artık. Tribüne oynamaktan, trol hesaplarınızla iş görmekten, kapalı kapılar ardında kulis yapmaktan lütfen vazgeçin. Rakip olmanın da edebi vardı; bir zamanlar…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.