Yanlış hesap
Galatasaray'da yaşanan Gomis krizi Okan Buruk'un teknik direktör olarak hala olgunluk seviyesine ulaşmadığının göstergesidir. Yanlış anlamayın, Okan Hoca bu olayda hatalıdır demiyorum. Sadece tecrübesizce davrandı. Kapalı kapılar ardında yaşanan bir olayı, basın mensuplarının önünde ifşa edip, puan kaybının sorumluluğuna Gomis'i ortak etmek istedi. İstedi ama takımın Muslera, Kerem vb. ağır topları bu olayda Gomis'e arka çıkınca hesap ters döndü. Muhtemelen onların sıkıntısı da perde arkasında yaşanan bir olayın basın toplantısında şikayet edilmesiydi. Her şeye rağmen Gomis'in oyuna dâhil edilmeyince teknik direktöre "ben küstüm, oynamıyorum" tavrı sergilemesi kabul edilemeyecek bir şımarıklıktır. Okan Buruk'un bu disiplinsizliğe taviz vermemesi ne kadar doğruysa, olayı takım içinde çözememesi de o kadar yanlış oldu. Futbolcu arkadaşları Gomis'e destek verince, şampiyonluğa koşarken kaos yaşanmaması adına yönetim araya girmek zorunda kaldı. Klasik bir özür oldubittisiyle olayın tatlıya bağlandığı açıklandı. Özetle Okan Hoca refüze edildi. Gomis yaptığıyla kaldı. Hoca'nın hesabı tutmadığı gibi, yönetim de futbolcuların "istemezuk" çıkışına boyun eğmiş oldu. Yaşanan budur!
SAĞLAM FALAN DEĞİL
Galatasaray-Başakşehir Ziraat Türkiye Kupası maçında ciddi hatalar yapan hakem Kadir Sağlam, o karşılaşmadan sonra iki kez VAR odasında, bir defa dördüncü hakem olarak görev alıp, geçtiğimiz pazartesi günü de F.Bahçeİstanbulspor karşılaşmasının hakemi olarak düdük çaldı. Yani hata yaptığı düşünülmemiş olacak ki görevlendirmeler devam etti. MHK'nin geçenlerde bazı hakemlere bir süre maç vermeyeceğini açıklamasının sadece tribüne oynamak olduğu böylece bir kez daha kanıtlandı. Arada kurban edilenler tabiri caizse "sinek ikiler" oldu. Kadir Sağlam İstanbulspor maçında Szalai'nin buz gibi golünde faul icat etti. Bunda bütün hakem yorumcuları hemfikir. "Ben büyük takımın etkisinde kalmıyorum" algısı oluşturmak adına hem Galatasaray, hem de Fenerbahçe maçlarında saçma sapan kararlar verdi. Velhasıl hakem performansı bu. MHK'nin görevlendirme kriteri de ortada. Kulislere falan girmiyorum bile… Hal böyleyken futbolumuzun sağlam ellerde olduğunu söylemek sizce mümkün mü?
F.BAHÇE VE TOTTENHAM
Tottenhamlı futbolcular 6-1'lik Newcastle hezimetinden sonra taraftarların bilet ücretlerini özür olarak geri ödeme kararı aldıklarını açıklayınca ister istemez Fenerbahçeli taraftarları düşündüm. Son dönemde oynadığı bütün kırılma maçlarında kırılan taraf olan Sarı-lacivertliler, taraftarlarına böyle bir geri ödeme yapacak olsa ceplerinde para kalmazdı herhalde. Şaka bir yana Fenerbahçe açısından bu yıl akıl almaz maçlar yaşandı. İki kâbus gibi derbinin yanı sıra Kadıköy'deki Ümraniye, Giresun ve son İstanbulspor karşılaşmaları izahı olmayan 90 dakikalardır. Her şeyden önce Fenerbahçe takım savunmasındaki zaaflarına sezon başından beri bir türlü çözüm bulamadı. Kim Min Jae'nin ayrılması elbette X faktördür ama tek sebep olarak gösterilemez. Jesus'un, performansları inişli çıkışlı, kalitesi tartışılacak Arao, Emre Mor, King, Mert Hakan, Rossi ve Gustavo gibi isimlere bel bağlaması nasıl açıklanabilir? Peki, Arda ve İsmail'in haftalarca kenarda unutulmasına ne demeli? Sakatlık nedeniyle doğru düzgün oynama fırsatı bulamayan Peres, Pedro, Batshuayi ve Lincoln'de cabası… Kadro mühendisliği, oyuncu kalitesi, takımın mental gücü ve Jesus'un inatçı tercihleri birleşince ortaya bugünkü tablo çıktı. Yönetimin de ne zaman, ne yapması gerektiği konusunda kıvrak olduğu söylenemez. Ezcümle, bu kadar defoyla bu noktaya gelmek bile başarıdır. Ona da "Çubuklu'nun gücü" diyelim.
BEŞİKTAŞ'IN DERBİ SAKİNLİĞİ
Beşiktaş-Galatasaray derbisi geldi çattı. Aslında Fenerbahçe'nin son puan kaybı olmasa çok daha kritik hale gelecek mücadele yine de sezonun en önemli maçlarından birine sahne olacak. Galatasaray Karagümrük maçından sonra moralsizken, Fenerbahçe'nin ikramıyla kendine geldi. Gomis krizinin takıma ne kadar zarar verdiğini de yakında anlarız. Bu ortamda Beşiktaş cephesini sessiz ve sakin görüyorum. Bu sessizlik bir kabulleniş değil, aksine hazırlanış gibi geliyor bana. Eğer yönetim, teknik ekip ve futbolcular planlı bir öngörü ile bu sakinliğe büründülerse çok doğru zamanda doğru bir tavır sergilediklerini düşünüyorum. Sevdiğim bir söz vardır. "Deniz sakin olduğu zaman, büyük dalgalar kıyılara çarpmaz" diye… Peki, sahada ne mi olur? Onu tahmin etmek kolay değil. Son dönemde farklı deneyimler yaşasak da derbilerde ev sahibinin bir adım önde olduğunu düşünürüm. Son dört maçta olduğu gibi yine iki takımın da gol bulacağı, kora kor bir karşılaşma bekliyorum. Umarım hakem konuşmadan, hak edenin kazandığı bir derbi yaşarız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.