İsmail yükseliyor
Fenerbahçe'ye 2020 yazında geldikten sonra farklı takımlara kiralık olarak gönderilen İsmail Yüksek Jorge Jesus'un belki de en büyük transferi oldu. İsmail Yüksek henüz 23 yaşında ama pozisyon alışı, savunmadaki dinamizmi, pas becerisi, şut yeteneği ve hepsinden önemlisi oyun aklıyla birleştirdiği özgüveni sayesinde ligimizde bölgesindeki en iyi iki, üç oyuncudan biri haline gelmeyi başardı. Üstelik çalışmaya devam eder ve istikrarını korursa alacağı daha çok yol olacaktır. Rennes maçından sonra Larnaca karşısında da en fazla top kapan, ikili mücadele kazanan, topla buluşan ve isabetli pas veren oyuncu olması boşuna değil. İsmail sahip olduğu yetenekler sayesinde belli ki Amerikan dolarından daha hızlı yükselecek. Tabii Jesus'un da hakkını vermek lazım. D.Kiev maçında kırmızı kart görüp takım elendikten sonra "İsmail bir daha forma göremez" diyenler çoğunluktaydı. Ama Jesus, yaptığı kritik hataya rağmen o gün de iyi oynamış olan İsmail'e inanmaya ve şans vermeye devam etti. İşte, futbolcu böyle kazanılıyor.
Magazin malzemesi
Icardi çok önemli bir futbolcu. Aksini iddia edip de komik duruma düşecek değilim. Ama İcardi bir o kadar da sorunlu futbolcu. Bilemiyorum bunun aksini iddia edecek kaç kişi çıkar? Mesele İcardi'yi bu haliyle kabul edip, yol açacağı krizleri yönetebilmek ve onun psikolojisini doğru idare edebilmekte. Bu iş öncelikle Okan Hoca'ya ve Erden Timur'a düşüyor. Onunla sağlıklı iletişim kurup, içinde bulunduğu şartları anlamaya çalışarak çözüm üretmek şart. "Hocanın ya da yönetimin işi, gücü kalmadı bir de psikolojik rehberlik mi yapacaklar" diyenleriniz çıkabilir. Yapmalılar! Bu seviyede bir futbolcuyu, yapısını bile bile transfer ediyorsanız psikolojisini yönetmeyi de göze alacaksınız. Her şeyi dört dörtlük olsa İcardi neden gelsin Türkiye'ye? İcardi için sakat diye açıklama yapıp, yurt dışında olduğu bilgisini de paylaşmazsanız söylentiler alır başını yürür. Sonra gittiğini söylemediğiniz adam için, " İcardi döndü ve iyi durumda" diye konuşur ve magazin malzemesi olmaktan kurtulamazsınız.
Futbolsuzluk ve hakemler
Türk futbolundaki en büyük sorun, vakit geçirmeye çalışan oyuncular ve buna izin veren hakemler" diyerek çok doğru bir tespit yaptı Okan Buruk. Bizler de programlarımızda dilimiz döndüğünce futbol sahtekarlıklarından ve hakemlerin standardı olmayan eyyamcı yaklaşımlarından dert yanıyoruz. Sonuçta ligimizde top oyunda kalmıyor, sıkıcı, temposuz, düdükle sürekli kesilen bir maça razı olmak ve para ödemek durumunda kalıyoruz. Buyurun ispatı: Geçen hafta uzatmalarıyla birlikte 94 dakika süren PSG-Nice maçında top 63 dakika 52 saniye oyunda kalmış. 4 dakika uzatması olan Manchester derbisinde bu rakam 60 dakika 53 saniye olmuş. Münih-Leverkusen maçı daha az uzamasına rağmen top neredeyse 61 dakika oyunda kalabilmiş. Bizde geçen haftanın iyisi Alanya-Giresun maçı 50 dakikayı biraz geçerken derbimiz 48 dakikaya mahkûm edilmiş. Velhasıl biz maç sey-re-de-mi-yo-ruz. Bu işin sorumluları, "kötü niyetli futbolcular", buna prim tanıyan -fatura bana çıkmasın derdindeki- hakemler ve futbolcularına taktik icabı "faul yap ya da yerde yat" diyen teknik adamlardır. Bu garabeti alt etmek durumundayız. Ayıp!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.