ES, DOST TAKIMINA DÖNÜSMEK

Fenerbahçe geçtiğimiz sezonun ikinci yarısını forse eden takımı bir kenara bırakıp, Jesus organizasyonlu yeni bir takım kurarak başladı yeni sezona. Bir kısmı Jesus'un daha önce birlikte çalıştığı, bir bölümü ise tanıdığı menajerlerin önerdiği isimlerle farklı bir oyuncu yapısı oluşturuldu. Ortak payda hemen hepsinin Portekizce konuşan eş, dost olmasıydı. Elbette geçen sezonun ilk yarısında rakibinden yirmi puan fark yiyen takımın eksikleri vardı. Ama üç, dört doğru oyuncu takviyesi ile şampiyonluğun en güçlü adayı olacak yola girilmişti. Fenerbahçe yönetimi ve Jesus bunu tercih etmedi. Bu bir karardır. Günahı ve sevabı hocaya ve başkana yazar. Ancak yeni oyuncuların önemli bölümü mevcuttaki isimlerden farklı çıkmayınca herkesin kafası karıştı. Arao'nun belli meziyetleri olsa da Crespo'dan fazlasını vaat etmiyor. Bruma'nın neden alındığı belli değil. Lincoln! Alınabilir ama öncelik mi? Gustavo Henrique tank gibi. Tisserand'dan iyi çıkarsa şaşırırım. King mi? Yazık, günah...Tiago Çukur konusuna falan hiç girmeyeceğim bile. Peres'in ilk maçıydı. Haksızlık etmeyelim. Halen sakat olan Joao Pedro'yu ise bu isimlerin dışında tutuyorum. Velhasıl... Fenerbahçe, Kiev maçlarında da Ümraniyespor karşılaşmasında da kendi bacağına sıktı. Crespo ve Zajc'ı kenarda tutmak, eldeki en verimli forvet olan Serdar Dursun'u kulübeye hapsetmek, Arda'yı ısrarla az kullanmak doğru bir futbol aklı değil. Bu takımın zamana ihtiyacı olduğunu kabul ediyorum. Ama geçiş dönemini en az zararla atlatmayı sağlayacak oyuncular yukarıda saydıklarımdı. İrfan ve Mert de bu takımda bir şekilde yer bulmalı. Son bir söz de Ali Bey'e. Yabancı hocaların yeni geldiklerinde ligimizi küçümsemek gibi bir yaklaşımı oluyor. Ben Jesus ve ekibinin Ümraniyespor'a hiç çalışmadığını düşünüyorum. Oysa Ümraniye, Fenerbahçe'yi ezberlemiş gibiydi. Başkan, Süper Lig şartlarını ve dört büyük rakip dışında da işinin çantada keklik olmadığını Jesus'a daha iyi anlatmalı. Ve şu fırsat oyuncusu her kim olacaksa, mutlaka çok iyi bir santrafor olmalı!
TARAFTARLAR SİNDİRELLA GİBİ
Külkedisi Sindirella, saatler gece 12'yi vurunca koşa koşa evine dönmeye çalışır ya, Süper Lig'in ilk haftasında futbol seyircisi de gecenin bir yarısında otobüs, dolmuş, taksi peşinde evlerine dönmeye çalışıyordu. Maçların sıcak nedeniyle geç başlatılmasını anlıyorum. Ama 21.45 ne Allah aşkına? Ayrıca genelleme yapmak niye? Maçların oynandığı yerler sıcaklıklarına göre bölgelere ayrılsa, örneğin Trabzon ve Giresun gibi görece serin olan Kuzey illerimizde maçlar 18.30 ve 21.00'de oynatılsa ne olur? Bizim en büyük sıkıntımız formel yani biçimsel ve klişelere uygun davranma alışkanlığından kaynaklanıyor. Gelişen duruma göre esnek davranarak, yeni kurallar koyabilsek. Farklı bakış açıları getirerek hayatımızı kolaylaştırsak ne olur? Ama yok. Saatler yıllardır aynı. TFF'nin de eli sıkışık. Yayıncı kuruluş iki ayrı saate maç koymak istiyor. Dolayısıyla ilk maçın başlama saati TFF planlamacılarını zor duruma düşürüyor. Maçı 18.00'de başlatıp, sıcaktan fenalık geçirecek bir futbolcu olduğunu düşünsenize. Ezcümle aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. Esneklik ve doğru iletişim. Tek çare bu.
ÇİLEK BAHÇESİ
Anton Çehov, tiyatroya da uyarlanan "Vişne Bahçesi" adlı eserinde 19.Yüzyıl Rusya'sında ekonomik sıkıntılarla yüzleşmek zorunda kalan aristokrat bir ailenin yaşamını konu etmişti. Çiftlik sahipleri yeni düzen karşısında ellerindeki vişne bahçelerini kaybetmekten kurtulamıyordu. Şimdi, "Bu adam yine edebiyata, sanata girdi. Bakalım nereden çıkacak?" dediğinizi düşünerek girizgâhı kısa tutayım. Galatasaray, Ünal Aysal döneminde "çilek transferi" kavramını futbol literatürüne taşımış, Drogba ile Sneijder bu yaklaşım neticesinde transfer edilmişti. Dursun Özbek yönetimi art arda yaptığı transferlerle adeta çilek değil, çilek bahçesi aldı. Oliveira, Torrea, Mertens... Yolda yenileri de var. Yanlış anlaşılmasın. Ben bazı meslektaşlarım gibi yaş ya da bütçe konusuna takılıp, "Çilek transferinin zamanı mı?" demeyeceğim. Kariyerli yıldızları seyretmek her zaman zevktir. Bununla birlikte kulübün elindeki Vişne bahçelerini satarken (Metafora bakın!) büyük bütçeli transferler yapmanın karşılığını sahada almak zorundasınız. Aksi halde bedeli maddi-manevi ağır olur. Keza ortalık çilek kaynarken eldeki en iyi ikinci stoperi de kaybederseniz; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi?
REZERV
Rezerv Lig sessiz sedasız başladı. O kadar sessiz ve antrenman tesislerine sıkışmış bir organizasyon ki neredeyse basın mensuplarının bile haberi olmadı. Üstelik pek çok yabancı Rezerv Lig'e değil, A takım kadrosuna alındı. Ya da kadro dışı bırakıldı. Bunda bazı yabancıların elden çıkarılacak olması ihtimalinin zorlayıcılığı da var. Rezerv Lig konusunu takip etmek şart. 7-1, 4-1 gibi enteresan skorlar şu sıra göz ardı edilir de, bir derbide bu tip skorlar çıkarsa seyredin gümbürtüyü. Taşlar bakalım yerli yerine oturacak mı?

ETİKETLER: Ümraniyespor
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.