Avrupalı
Galatasaray, Fatih Terim'in de en başta söylediği gibi Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir gruptan lider çıkma hesapları yapıyor. Marsilya gibi Fransa Liginin geride kalan 13 haftasında 12 gol yemiş bir takıma, tek karşılaşmada 4 gol atmak sıradan bir performans değildir. Sarı-kırmızılı takım maçın büyük bölümünde dinamik, baskılı ve agresif bir oyun sergiledi. Cicaldau orta vadede bu takımın en büyük silahı olacağını gösteren bir resital sundu. Diagne ve Feghouli kadro kurarken kendilerinin de mutlaka hesaba katılması gerektiğini kanıtladı. Muslera eski günlerinden kalma bir oyun çıkardı. Hem futbolcular hem de Fatih Hoca ligde neden bu konsantrasyon ile oynayamıyor bilemiyorum ama Roma'da Lazio karşısında onları inanarak seyredebileceğimizi biliyorum. BU inanç Hoca'nın, futbolcuların ve G.Saray kültürünün "önce Avrupa" anlayışını gösteren örnek bir misyonun sonucudur. Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin Kapıkule ötesindeki macerasında bu sene hemen hiç yaşayamadığımız ( Frankfurt maçı hariç) duygu işte budur. Ezeli rakibi Galatasaray bu performansı gösterirken, F.Bahçe ilk kez bir Avrupa Ligi grubundan çıkamayarak Ali Koç dönemi "başarılarına" bir yenisini daha ekledi. Vitor Pereira'nın yanlış oyuncu değişiklikleri ve ille de üçlüye dönme arzusu Pire'den yenilgiyle dönmeye yol açan nedenlerin başında geliyordu. Tabii Valencia ayarında bir forvetin bulunmayışı da ayrı dert. Özetle inanan karşılığını alırken; önce ligi düşüneyim diyenlerin biri liderin 10 puan, diğeri 13 puan gerisinde şampiyonluk hayalleri kuruyor. Daha ne yazayım?
SERGEN HOCA'NIN KREDİSİ
Beşiktaş ligde oynadığı son sekiz maçta iki galibiyet, bir beraberlik ve beş yenilgi aldı. Avrupa sahnesine çıktığı beş karşılaşmada ise puan yüzü bile göremedi. Tablo kötü! Hafta içindeki Ajax maçının ilk yarısında doğru işler yapılsa da fizik kalite ve bitiricilik anlamındaki sıkıntılar olduğu yerde duruyor. Sergen Hoca bu soruna acilen çözüm üretmeli. Ayrıca Teixeira, Pjanic ve Batshuayi'nin verimini arttıracak formülleri bulmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Aslına bakarsanız Beşiktaş'ın durumu "en az" Galatasaray ya da Fenerbahçe kadar sıkıntılı. Fakat hem geçen sezonun çifte kupası, hem de Hoca'nın taraftardaki büyük kredisi camiayı rahatlatıyor. Bu duruma rağmen bir Avrupa maçının sonunda hala, "VAR bizim lehimize hiç karar vermedi" demek asıl sorunları halı altına süpürüp, tribüne oynamanın kolaycılığıdır. Beşiktaş geçen sezona göre, kalite ve derinlik olarak kadrosunu geliştirmesine rağmen oyun olarak geriye gitti. Bunun sebeplerini bulup, müdahale etmek teknik ekibin görevi. İlk bölümde vurguladığım felaket serinin Giresun maçıyla birlikte tersine dönmesi şart. Aksi halde siyah-beyazlı takım geçen yılın başarılarıyla avunup, Ziraat Türkiye Kupasına sarılmak durumunda kalır. Bu gidişin bahanesi kalmadı.
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
TÜM YAZILARI