Bir penaltıcım bile yok

Hani Sezen Aksu'nun doksanlı yılların başında dillerde dolaşan şarkısı vardı… "Bir kedim bile yok " diye… İşte o misal. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'de herhalde bu günlerde, "Bir penaltıcım bile yok" diye hayıflanıyordur. Var mıdır acaba? Penaltıcı varsa, daha önce Diagne şimdi Muhammed neden kaçırırcasına topu kapıyor? Bu oyuncular kendi kafalarına göre penaltı atıyorsa Fatih Hoca gerçekten çok hoşgörülü davranıyor derim. O da "otoritesi yok" demeye dilim elvermediği için! Derbideki kötü futbola rağmen penaltı sayesinde maça ortak olma şansı Galatasaray'ın avucuna gelmişti. Elbette daha önce muhtemelen penaltıcı olarak belirlenen Cicaldau'da vuruşu kaçırabilirdi. Ama penaltı öncesi yaşanan karmaşa bile Sarı-Kırmızılı takımdaki dağınık görüntüyü anlatmaya yetiyor bence. Kazandığı Konyaspor maçının ikinci yarısından sonra, Beşiktaş derbisinde de mahkûm bir futbol sergiledi Galatasaray. Bu sezon benzer sıkıntıları, iniş-çıkışlar görebileceğimizi haftalar önce bu köşede yazmış ve gelişme süreci yaşayan genç takımın bu tip bir görüntü sergilemesinin kabul edilebilir olduğunu belirtmiştim. Galatasaray'ın sabıra, gelişmeye ve kalitesini arttıracak üç oyuncu transferine daha ihtiyacı var. Elbette Fatih Hoca'nın da formda ve motive olması şart. Ocak ayına kadar iki ileri, bir geri gider bu iş.
YARIM KALAN HİKAYE
Rakip ceza sahasına 46 defa giriyor; 20 şut, 47 orta, %60 topla oynama ve %88 pas isabeti rakamlarına ulaşmana rağmen evinde 2-1 kaybediyorsan bitiriciliğinde ciddi bir sorun var demektir. Bu soruna oyun ya da oyuncular üzerinden çözüm bulacak kişi de Vitor Pereria'dan başkası olamaz. Ancak Pereira bu gerçeğe rağmen Alanya maçının 71.dakikasında her şeyi çorbaya çeviren üç oyuncu değişikliği yaptı. Hadi geç de olsa oyuncu değişikliklerini yaptı. Ama neden Valencia'yı kaleden uzağa sol tarafa, soldaki Ferdi'yi sağa ve orta sahadaki Gustavo'yu stopere koyup, Maldonado görünümlü Migel Crespo'yu ortaya aldı anlayan varsa bana anlatsın lütfen. Üstelik gole ihtiyacı varken ve Berisha kenarda otururken beşinci değişiklik hakkını da kullanmıyorsa varın gerisini siz düşünün artık! Arada eleştirdiğimiz oyuncu tercih ve hamleleri olsa da Pereira için ilk büyük falso Alanya yenilgisidir. Fenerbahçe seyircisinin de fazla tahammülü olmadığını Portekizli Hoca gayet iyi hatırlıyordur. İkinci kez Fenerbahçe ile anlaştığı zaman, "Yarım kalan bir hikâyeyi bitirmeye geldim" demişti Pereira. O hikaye bu şekilde iyi bitmez. Umarım bunu görüyordur.
İSİM VE SİSTEM
MHK Başkanlığına daha önce futbol kamuoyunda adını hiç duymadığım Ferhat Gündoğdu getirildi. Mutlaka hakem camiası kendisini iyi tanıyordur. Kısa bir süre yardımcı hakemlik de yapmış. Aslında Kulüpler Birliği'nin de deklare ettiği gibi isimler değil, sistemin değişmesi önemli. Ama o sistemi, önce Metin Tokat'ın yerine kurula atanan, ardından o kurul istifa edince başkan ilan edilen Gündoğdu değiştirebilir mi? Hiç sanmıyorum. Sistem bir isimle değil bütün paydaşlarla birlikte değiştirilir. Anladığım kadarıyla bir geçiş dönemi yaşayacağız. Ancak Gündoğdu'nun ismi açıklandıktan sonra hakkında çıkan haberler, dört büyük kulüp taraftarlarının yeni başkan için yaptığı "şunun taraftarı, bunun taraftarı" yakıştırmalarına bakınca olduğumuz yerde saydığımızı söyleyebilirim. Bunun üzerine bir de Ziraat Türkiye Kupası'nda ağabey, kardeş iki hakemi aynı maçta görünce içimi iyice sıkıntı kapladı. Tekrar ediyorum. Sistem böyle değişmez. Umarım çok daha köklü ve kalıcı değişiklikleri, el birliğiyle hayata geçirebilecek irade ve kararlılık gösterilir. Artık yeter!
BADEM OLMAK
Önemli bir şey boşa harcandığı ve o iş kötü bittiği zaman argoda çok kullanılan bir sözdür bu. Panatinaikos ve R.Madrid karşılaşmalarından sonra F.Bahçe Beko için işte tam da bu söz geldi aklıma. Eurolig'de Fenerbahçe'yi badem yapıyor hakemler. Fenerbahçe'nin Obradoviç'i ve şampiyon olduğu dönemdeki oyuncu kalitesi yok belki ama yine de yabana atılmayacak bir kadrosu, gelişmeye açık bir oyun yapısı ve artık belli seviyeye gelmiş basketbol kültürü var. Yunanistan ve İspanya'da kıl payı kaybedilen maçlarda kazanmaya yakın olan taraf Sarı-Lacivertli takımdı. Ama yukarıda da belirttiğim gibi resmen badem oluyor takım. Peki, bunu kim engelleyecek? Eurolig'e adını veren bir Türk sponsor varken, co-sponsorların önemli bir bölümü Türk markasıyken ve Fenerbahçe'nin başında Dünya markası bir global şirketin yöneticisi varken bu iş nasıl olabiliyor anlayamıyorum. Fenerbahçe'de basketbol ile ilgilenen herkesin bu konuya derhal ve kalıcı olarak el atması gerek! Barcelona ve Olympiakos maçlarını da eklersek son topta kaybedilen dört maçı oldu F.Bahçe'nin. Bu süreçte acı çekilse de elbet düzlüğe çıkılacak. Ama hiç olmazsa bir maç kaybediliyorsa hakkıyla kaybedilsin.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.